
Tüm dünya “yeşil/yenilenebilir enerji” üzerine yoğunlaşmışken ABD’nin 47. Başkan Adayı Donald Trump 19.07.2024’te “yeşil enerji saçmalığına son vereceğiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Trump herkesin bildiği gibi “sermayedar” bir politikacı. Dolayısıyla ülkeyi “şirket” gibi yönetmek Onun için kaçınılmaz.
Trump’ın söz konusu açıklamasına biz de kapital bir bakış açısıyla bakalım. Bu yazıda referans noktamız Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verileridir.
IEA’ya göre elektrik üretiminin %30’u kömür; %20’si doğalgaz ve %10’u da nükleer enerji tarafından karşılanıyor.
Peki yenilenebilir enerji kaynakları nereden karşılanıyor? Çok büyük oranda iki aktör var: Hidroelektrik ve Rüzgar Enerjisi.
İşte şimdi işin en can alıcı noktasına geldik. Hidroelektrik ve Rüzgar Enerjisini kim üretiyor? En büyük yenilenebilir enerji kaynağı Hidroelektrikle başlayalım: IEA verilerine göre 2022 yılında (son ölçüm) küresel ölçekte Hidroelektrik kapasite artışının dörtte üçü Çin’de gerçekleştirilmiş. Çin’i ise Hindistan takip ediyor.
Rüzgar Enerjisinde ise durum farklı değil. Yine 2022’ye (son ölçüm) göre Rüzgar Enerjisi kapasite artışının yarısını Çin gerçekleştirmiş durumda.
Şimdi soruyu soralım: Güçlü bir şirketi yöneten kapitalist bir patron olduğunuzu düşünün ve iktisadi rakibinizin güçlü ve popüler olduğu bir alanda nasıl bir adım atarsınız?
Gelir – Maliyet hesabı yaptıktan sonra iş kârlı ise rakibinizin oyun alanına girer, pastadan pay alır ve neticesinde pazarın sahibi olmak için sehem kurarsınız.
Ancak iş kârlı değilse ya da kullanılabilecek ucuz hammaddenin hepsini rakibiniz zaten mülkiyetine aldı ise ne yaparsınız? Cevap vereyim: Pazarı yok etmek için savaşırsınız.
Trump’ın ekonomi politikaları serbest piyasa koşullarında bir şirket yöneten CEO gözüyle değerlendirilmeli, politikacı olarak değil (ör: ABD-Çin Ticaret Savaşı).
Ömer Niyazi ERTEN
