Her yıl 4 Nisan’da bir denizcilik geleneği olarak Deniz Şehitlerini Anma günü çerçevesinde başta Dumlupınar şehitleri olmak üzere tüm deniz şehitleri anılır.

Niye 4 Nisan derseniz, bunu anlatmak için 4 Nisan 1953’e kadar geri gitmemiz gerekiyor. O tarihte, Ege’ye açılmak için Çanakkale Boğazından geçen İsveç bandıralı Naboland şilebi, daha sonra kaptanı Oscard Lorenzon’un ifadesine göre “motor” zannettiği Dumlupınar Denizaltınıza çarpatak batmasına ve 81 denizcinin şehit olmasına sebebiyet verecektir.
Dumlupınar, ABD Deniz Kuvvetleri için 1944 yılında Electric Boat Co. Groton Connecticut tarafından üretilen Balao sınıfı bir denizaltıydı ve ilk adı USS Blower’dı (SS-325) olarak tarihe geçti. 6 yıl Pasifik Donanmasında ABD’ bayrağı ile hizmet eden denizaltı, Marshall Yardımı kapsamında 1950 yılında Türkiye’ye verildi ve 17 Aralık1950 tarihinde TCG DUMLUPINAR adı ile Türk Deniz Kuvvetlerine katıldı.

Zamanına göre son teknolojiye sahip olan Dumlupınar’ın talihsizlikler peşini hiç bırakmamıştı aslında. Amerikan donanmasındayken daha Panama’ya yaptığı ilk seferinde sis ve kötü hava koşulları nedeniyle bir Amerikan devriyesi ile çarpışıp son anda batmaktan kurtulmuş, II. Dünya Savaşı süresince bir tek düşman gemisi bile batırmayı başaramamıştı. Denizcilerin geminin ruhu dedikleri bu olsa gerek…
1953 yılının Mart ayında Akdenizde icra edilen büyük çaplı bir NATO tatbikatına katılan TCG I.İnönü ve TCG Dumlupınar denizaltıları, tatbikat sonrası Gölcük’teki üslerine geri dönüyorlardı. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece I. İnönü Denizaltısının arızalanıp geri kalması üzerine Dumlupınar denizaltısı içerisinde 86 mürattabatı ile birlikte Çanakkale Boğazı‘na yalnız girdi.

Dumlupınar’ın Komutanı Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Astsubay Şaban Mutlu, Kd. Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış, Astsubay Hüseyin İnkaya, Üsteğmen Hasan Yumuk ve gözcü erler Veysel Saygılı ile Enver Uçar üst güvertede, diğer 78 denizci ise denizaltının içindeydi.
Zifiri karanlık yetmiyormuş gibi hava bir hayli pusluydu.
Zaman kazanmak için trafiği ihlal ederek boğazı ikiye ayıran talvek hattını (Boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat) geçen İsveç bandıralı yük gemisi Naboland, manevra yapmasına fırsat kalmayan Dumlupınar’a çarptı.
Güvertede bulunan denizcilerden üçü çarpışma sonrası şehit oldu. Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hasan Yumuk, Astsubay Hüseyin İnkaya ve Kd. Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış, Naboland’dan atılan can simitleri ve indirilen filikalarla kurtarıldı.
Çarpışma etkisi ile su alan ve burun üstü bir halde duran Dumlupınar, 5 dakika içinde battı. Denizaltının baş tarafından su aldığını gören denizciler, kıç tarafına doğru ilerlemeye başladı.
Ne var ki denizaltının kıç tarafına 78 denizciden 22’si ulaşabildi. Diğer 56 denizci ise denizaltının batmasının ilk dakikalarında şehit oldu.
87 metre derinliğe batan denizaltının kıç tarafına sığınan 22 denizci, üzerinde “Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve irtibat kurun” notu bulunan acil durum şamandırasını su yüzeyine fırlattı.

Denizaltı 265 kadem yani yaklaşılk 80 metre derinlikte, 15 derece sancağa meyilli olarak oturmuştu. Bu derinliğe önce kılavuz halatını indirebilmek için donanmanın en seçme dalgıçları adeta birbirleriyle yarışıyor ancak bölgedeki birbirine ters iki akıntı ve kötü hava şartları bunu engelliyordu. Doğa, denizin dibinde umutla kurtarılmalarını bekleyen denizcilerin en amansız düşmanı kesilmiş, bütün çabaları etkisiz kılmak için adeta seferber olmuştu.
Sabah saatlerinde su yüzeyinde bir şehit bulundu. Astsubay Ulvi Erhazar, 80 metrelik derinlikten yukarı sağ çıkması mümkün olmasa da yeni doğan çocuğunu tekrar görebilme umuduyla gözlem kulesindeki kapağı açarak yüzeye çıkmaya çalışmıştı.

Saatler hızla geçiyordu. Bütün Türkiye’nin gözü, kulağı Kurtaran’ın üzerindeydi. Oradan gelecek mutlu bir haber bayram sevinci yaratacaktı.
Ne var ki 80 metre derinlikte olan Dumlupınar’a inmek mümkün olmadı. Dalgıçlar yine de inmeyi denese de şiddetli fırtına ve aşırı derinlikten dolayı Dumlupınar’a ulaşmayı başaramadı. Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, canı pahasına da olsa Dumlupınar’a en fazla yaklaşan dalgıçtı. Ersoy, 80’inci metrede bayılıp irtibatın kesilmesiyle yukarı çekildi. Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, 15 saat boyunca basınç odasında tutularak hayata döndürüldü.

Üsteğmen Suat kurtarılmalarını bekleyen 22 denizciye moral verebilmek için şamandıraya dönüp konuşmaya başladı:
-Alo Selami.
-Evet Dumlu.
-Selami nasılsınız?
-Efendim hava biraz fenalaştı.
-Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
-Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız,
-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak.
-Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı.
Evet, ışıkla birlikte umutlar gittikçe zayıflıyordu. Son mesajı veren yine Astsubay Selami oldu. O da artık her şeyin bittiğini anlamıştı. Buna rağmen sesinde en ufak bir titreme bile yoktu. 81 şehidin ölmeden önce düşündüklerini iki kelimeyle dile getirdi:
-Vatan sağ olsun…
Biraz sonra tekrar konuşmak, onlara moral vermek üzere gelen Üsteğmen Suat seslenişlerine bir cevap alamadı. Daha sonra şamandıra telinin kopması sonucu bu sesler de işitilmez oldu. Dumlupınar ile yapılan son telsiz konuşmalarıydı bunlar.
7 Nisan 1953 saat 02.15’i gösterirken bütün umutlar artık tükenmişti. Amansız doğa koşulları kurtarma çalışmalarını engellemiş, Dumlupınar denizaltısı 81 denizciye mezar olmuştu.
Kurtarma çalışmalarını, yayınladığı tebliğlerle halka duyuran Milli Savunma Bakanlığı yedinci tebliğinde denizaltıda bulunan 22 kişinin yaşamından artık umut kesildiğini açıklıyordu. Denizaltıdan sadece çarpışma anında köprü üstünde bulunan Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Haşan Yumuk, Astsubay Başçavuş Hüseyin İnkaya, Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış kurtulmuş, içlerinde Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak’ın da bulunduğu 7 subay, 35 astsubay, 39 er şehit olmuştu.

DUMLUPINAR ŞEHİTLERİ
SUBAYLAR: Kurmay Albay Hakki Burak, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören, Makine Yüzbaşı Affan Kayalı, Güverte Üsteğmen İsmail Türe, Makine Üsteğmen Fikret Coşkun, Güverte Teğmen Bülent Orkunt, Güverte Teğmen M. Şengün.
ASTSUBAY KIDEMLİ BAŞÇAVUŞLAR: Şevki Özsekban, Ali Tayfun, Emin Akan, Ömer Öney, Mehmet Fidan, Mehmet Denizmen, Sait Yıldırım.
ASTSUBAY BAŞÇAVUŞLAR: Ulvi Erhan, Hasan Cebeci, İhsan Yeter, Ziya Okuturlar, Fevzi Gürsan, Niyazı Başar, Sabri Güdeberk.
ASTSUBAY ÜSTÇAVUŞLAR: Cemalettin Denizkıran, Selahattin Çetindemir, Zeki Gider, Kemal Acun, Cemal Kaya, Naci Özaydin.
ASTSUBAY ÇAVUŞLAR: Bahri Sertesen, İhsan İçdemir, Selami Özben, İbrahim Altıntop, Şaban Mutlu, İhsan Coşkun, Hamdi Reis, Samim Nebioğlu, Murat Doğan, İhsan Aral, Zeki Açıkdağ, Necdet Yaman, Tuğrul Çubuk, Mehmet Ali Yılmaz.
ÇAVUŞLAR: Veysel Saygılı, Ramazan Yurdakul
ONBAŞILAR: Niyazi Giritli, Züğfer Ceylan, İbrahim İşlemeci, Murat Yıldırım, Mehmet Kızılışlık, Emin Süzer.
ERLER: Mehmet Demirel, Ali Gökçü, Nurettin Alabacak, Ömer Yalçı, Ali Aslan, Ülfettin Akar, Bekir Sarı, Yusuf Demir, Mehmet Aydın, Mustafa Özsöy, Nuri Acar, Hüdai Çağdan, Kadir Demiroğlu, Fikri Ulaştırıcı, Hüseyin Sayın, Hüseyin Kayan, Kenan Odacıoğlu, Ahmet Günal, Mustafa Taşçı, Hasan Bozoğlu, İbrahim Aksoy, Feridun Kırcalı, İsmail Özdemir, Hasan Arslan, Ahmet Özkaya, Enver Uçar, Necati Kalan , Murat Suyabatmaz, Mehmet Demir, Galip Yılmaz, Hasan Kelleci.
Tüm şehitlerimizle birlikte, aramızdan ayrılmalarının üzerinden neredeyse 3 çeyrek asır geçen Dumlupınar Denizaltısında son sözleri “Vatan sağolsun” olan sehitlerimizi şükran ve minnet ile anıyoruz, ruhları sad olsun.
Yorumlar kapalı.