Son zamanlarda cadılık hikâyeleri yeniden hortladı. İnsanlar mistik ritüellerden, gizemli derslerden, eski büyü kitaplarından bahsediyor. Cadılık, tarihin tozlu raflarından inip yeniden popüler kültürde kendine bir yer buldu. Ama bu yeni bir şey mi, yoksa insanlık tarihinin tekrar eden bir döngüsü mü? İşte bu noktada aklıma Rasputin geliyor. Çünkü o, belki de tarihte adı “cadı” olarak anılmasa da, tam anlamıyla bir büyücünün kaderini yaşadı.
Grigori Rasputin, sadece bir insan değildi. O, zamanın ötesinde bir figürdü. Gözleri insanın içine işlerdi, varlığı insanları rahatsız ederdi. Kimileri ona bir şifacı, mistik bir bilge dedi. Kimileri ise onun şeytanın ta kendisi olduğuna inandı. Ama herkesin kabul ettiği tek bir gerçek vardı: Rasputin sıradan değildi.
Rus çarlık ailesinin en derin sırlarına kadar sızdı. Çariçe Alexandra için bir kurtarıcıydı, çünkü oğlunun kanayan yaralarını o iyileştirdi. Ama halk için bir tehditti. O, kontrol edilemeyenin, bilinmeyenin, korkulanın simgesiydi. Rasputin’in etrafındaki hikâyeler büyüye, hipnotizmaya, doğaüstü güçlere bulanmıştı.
Öyle ki onun adı popüler kültürde bile yankı buldu. Boney M’in ünlü Rasputin şarkısı, onun hem efsanesini hem de lanetini taşıyan bir ağıt gibi:
“Ra Ra Rasputin, lover of the Russian queen”
(Rasputin, Rus kraliçesinin sevgilisi)
Şarkı, onun halkın gözündeki çarpık imajını anlatıyordu. Bir yanda sarayın içindeki gücü, diğer yanda halkın ona duyduğu korku… Ama ne kadar güçlü olursa olsun, sistem onu yutmak zorundaydı. 1916’da, Rasputin’in ölümü bile onun üzerindeki efsaneyi bitiremedi. Zehirlediler, vuruldular, boğdular… Ama o kolay kolay gitmedi. Tıpkı bir efsane gibi.
Bugün, cadılık hikâyeleri tekrar yükselişte. Ama bir fark var: Eskiden bu bilgiler yasaklıydı, fısıltılar arasında dolaşırdı. Şimdi ise pazarlanıyor. “Gizli öğretiler”, “büyü dersleri” adı altında satılıyor. İnsanların mistik olana duyduğu merak, artık büyük bir ticari sektörün parçası. Geçmişte korkulan ve yasaklanan bilgiler, şimdi bir “trend” haline geldi. Peki, bu gerçekten bilgelik mi, yoksa yalnızca bir pazarlama stratejisi mi?
Ama yine de bazı isimler unutulmuyor. Rasputin gibi figürler, yalnızca yaşadıkları çağın insanlarını değil, yüzyıllar sonrasını da etkileyebiliyor. Çünkü belki de cadılar hiçbir zaman gerçekten kaybolmadı. Onlar, sadece şekil değiştirdi. Artık ormanda kazan karıştırmıyorlar, ama belki de bir ekranın başında büyülerini yapıyorlar. Kim bilir, belki de modern dünyada en büyük büyü, görünmez olmak ve hâlâ varlığını hissettirebilmek…
Ve belki de asıl soru şu: Eğer Rasputin bugün yaşasaydı, ona yine büyücü der miydik?
Yorumlar kapalı.