La Rochefoucauld’a ait bu muhteşem sözden esinlendik.
Bugünkü konumuz nankörlük,
Ah nankörlük ah…..
Nankörlük, insanoğlunun en eski ve en yıkıcı kusurlarından biridir.
O yapılan iyiliği unutma hali, güçsüzlük, zayıflık, zavallılık…
Emeklerine, fedakarlıklarına ve sevgisine karşılık göstermemek,
Verilen değeri küçümsemek ve karşılıksız bırakmak.
Sevgiyi yok etmek gömmek…
Nankörlük, o güzelim duyguları çürütüp yok ederken, geriye sadece acı ve pişmanlık bırakır. İnsanlar verdikçe çoğalan bir hazineyi, yani sevgiyi, nankörlükle harcadıklarında, bir daha geri getirilemeyecek bir kaybın ortasında bulurlar kendilerini.
İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın.
Balzac’ın bu şahane cümlesini duvarınıza asın.
Herkesin bildiği, ancak üzerinde yeniden düşünmemiz gereken bir hikâye var: Tilki ve Yılan. Bu hikâye, bize dostluk, güven ve nankörlük hakkında önemli bir ders veriyor.
Bir gün, bir tilki ırmak kenarında durup karşı kıyıya geçmenin en güvenli ve kısa yolunu düşünüyordu. O esnada bir yılanla karşılaştı. Yılan da aynı şekilde karşıya geçmek istiyordu ve dostane bir tavırla tilkiden yardım istedi.
Tilki, bir an düşündü ve sonra şöyle dedi:
“Yılan kardeş, ikimizin de amacı aynı. Gel, sen benim boynuma sarıl, ben yüzerek ikimizi de karşı kıyıya ulaştırayım.”
Yılan memnuniyetle kabul etti ve tilkinin boynuna dolanarak ırmağa atladılar. Ancak, tam karşı kıyıya yaklaşmışken, yılan aniden tilkinin boğazını sıkmaya başladı. Nefesi kesilen tilki şaşkınlıkla sordu:
“Neden böyle yapıyorsun? Sana yardım ediyorum, neden beni boğuyorsun?”
Yılan kurnaz bir gülümsemeyle cevap verdi:
“Tilki kardeş, ben bir yılanım. Doğam böyle. Boğazına dolandığım her canlıyı boğarım, bu benim karakterim.”
Tilki ölümle burun burunayken son bir çare düşünerek şöyle dedi:
“Madem ki beni boğmaya kararlısın, bari helalleşelim. Ölmeden önce dostumun gül yüzünü bir kez daha göreyim, vedalaşalım.”
Yılan, kendinden emin bir şekilde başını kaldırarak tilkiye baktığı anda, tilki hızlı ve atik bir hamleyle yılanı başından ısırdı. Onu öldürmeden kıyıya çıkarıp düz bir şekilde uzattı ve şöyle dedi:
“Dostluk, iyiliğe iyilikle karşılık vermektir. İyilik yapana kötülük yapmak ise nankörlüktür.”
İşte buradan da anlayabiliriz ki, nankörlük insanı en çok zarara uğratan özelliklerden biridir. ‘Nan’, yani ekmek, yaşamın temelidir. ‘Kör’ ise görmeyen demektir. ‘Nankör’ olmak, yediği ekmeği inkar eden, kendisine yapılan iyiliği görmezden gelen kişiyi tarif eder.
Tıpkı, kendisini doyuran elin üstüne tırnaklarını geçiren bir kedi gibi…
Dostluk ve vefanın kıymetini bilenlerden olmak dileğiyle.
Yorumlar kapalı.