
Ekonomik darboğazın pençesindeki Türkiye’de konkordato ilan eden şirketlerin sayısı artarken, 57 yıllık meyve suyu devi Aroma’da kriz yeni bir boyuta taşındı. 2024 Aralık ayında konkordato ilan eden şirket, mahkeme kararıyla bir yıllık kesin mühlet almasına rağmen fabrikada tazminatsız işten çıkarmalar başladı.
İş Bırakan İşçilere ‘Ya Çekilin Ya Kapanırız’ Tehdidi
Cumhuriyet’ten Elif Özge Yalçın’ın aktardığına göre, konkordato komiser heyetinin gözetiminde faaliyetini sürdüren Aroma, üretim bandında çalışan bazı işçileri hiçbir tazminat ödemeden işten çıkardı. Toplu iş sözleşmesini kabul etmeyen ve 250 kişilik grupla iş bırakma eylemine devam eden çalışanlar, şimdi de açık şekilde baskıyla karşı karşıya.
Sosyal medya üzerinden hem konkordato yönetimini hem de Tekgıda-İş Sendikası’nın pasif tutumunu eleştiren işçilerden İbrahim Gül, tazminatsız şekilde işten çıkarılan ilk isim oldu. Gül’ün işten çıkarılmasını protesto eden arkadaşları, yaşananları “İşçileri susturma çabası, tehdit ve sindirme politikası” olarak niteledi.
“İyi Niyetimiz Tehditle Cevaplandı”
İşçiler tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu, açık bir gözdağıdır. Biz sadece geleceğimize sahip çıkmak için sesimizi yükselttik. Fabrikaya zarar verecek en küçük bir adım dahi atmadık. Ama karşılığında tehdit edildik: ‘Eyleme devam ederseniz rapor yazarım, fabrika kapanır’ denildi. Bu tutum kabul edilemez.”
“Konkordato Kalkanı Kötüye Kullanılmasın”
İşten çıkarılan İbrahim Gül’ün avukatı Kemal Özgür Yetkin ise hukuki süreci başlattıklarını açıklayarak şu uyarıda bulundu:
“Konkordato kurumu, borçlu şirketlere bir nefes alma hakkı tanımak için vardır. Ancak bu süreçte işçilerin haklarının çiğnenmesi ve yasal güvencelerinin yok sayılması kabul edilemez. Bu durum konkordato müessesesinin kötüye kullanılması anlamına gelir.”
AROMA’DA NE OLMUŞTU?
2024 Aralık ayında mali yükümlülüklerini yerine getiremeyen Aroma, mahkemeye başvurarak konkordato talep etmiş, ilk aşamada 3 aylık geçici mühlet almıştı. Sürecin ilerlemesiyle birlikte mahkeme, şirkete 1 yıl süreyle kesin mühlet tanımıştı. Şirketin bu sürede faaliyetlerini sürdüreceği, mali yapısını toparlayarak borçlarını yeniden yapılandıracağı belirtilmişti.
Ancak yaşanan gelişmeler, iflasın kıyısındaki firmanın konkordato sürecini çalışanlar aleyhine bir baskı aracına çevirdiğini gözler önüne seriyor.
