Ülkelerin çıkarları; jeopolitik ve jeoekonomik konumları ile toplumsal yapısı ile doğru otrantılı olarak değerlendirilir. Bu konuda son dönemde en çok konuşulan konuların başında da İsrail’in bekası, çıkarları ve bunların idamesine yönelik olarak işlediği insanluk suçları ile çiğnediği uluslararası kurallar gelmektedir.
Konuyu tam olarak anlayabilmek için öncelikle İsrail’in demografik yapısını bilmek gerekmektedir. 2013’de 8,6 milyon olan nüfusu 2024’e gelindiğinde 9,97 milyona çıkmıştır ve 2025 sonunda da 10,3 milyona ulaşacağı öngörülmektedir.
Nüfus büyüme hızı OECD ortalamasının üzerinde gibi görünse de, içinde bulunduğu bölge nüfus büyüme oranı göz önüne alındığında oran yeterli bulunmamaktadır.

İsrail Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) verilerine göre nüfusun;
- % 73,2’ü Yahudilerden,
- %21,2’si Araplar ( Filistini tanımamaları sebebiyle Filistin Halkı Arap olarak tanımlanmaktadır) Dürziler ve Çerkesler de bu başlık altında değerlendirilmektedir.
- %5,6 Diğer Unsurlar, İsrailoğulları kökeninden gelen ama yahudi olmayan nüfus ile Arap ve Ermenler dışındaki Hıristiyanlar olarak özetlenebilir

Demografik yapısı ve nüfüs artış hızı göz önüne alındığında İsrail içinde bulunduğu çoğrafyada uzun süreli bir kara savaşını sürdürebilecek nüfus gücüne sahip değildir ve yakın zamanda da bunun gerçekleşmesi imkanı bulunmamaktadır. Bu sebeple de sınır komşusu olan Suriye haricinde diğer ülkelerle sorun yaşanmamakta, çeşitli sebeplerle o ülke yönetimleri veya yönetenleri İsrail stratejik çıkarları doğrultusunda politika izlemeyi tercih etmiş/zorlanmışlardır.
1967 Altı Gün Savaşları , 1973 Yom Kippur savaşları sonrası sınır ülkeleri ile Suriye haricinde sorun yaşanmamıştır. Suriye ile ilgili sorunlar konu olduğunda da, hayati önem sahip Golan Tepelerinden bahsetmeden konunun önemini anlamak imkansız. O sebeple hem askeri stratejik hem de bölge için çok önemli olan su kaynaklarına olan Golan Tepelerini ele alacağız bugün.

Golan Tepeleri, Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin ve İsrail’in sınırlarının kesiştiği alanda yer almaktadır. Ortadoğu’nun en önemli kentlerinden, Suiye’nin de başkenti olan Şam’a yalnızca 35 km, İsrail’in en önemli liman kenti olan Hayfa’ya ise yüz kilometreden daha az mesafededir. 1200 km2’si İsrail’in, 270 km2 si BM’in ve 390 km2 si ise Suriye’nin kontrolünde olmak üzere toplamda 1860 km2 lik alan kaplamayan çok stratejik bir bölgedir.

Stratejik öneminin yanı sıra temiz su kaynaları sebebiyle de çok önemlidir. Özellikle batı rüzgârlarının etkisinde kalan bölgede, aynı zamanda yağışlar da Golan Tepelerinin batı kesimine yani İsrail’in denetimi altındaki alan düşmektedir. Bu durum İsrail için hayati öneme sahip olan Taberiye Gölünün su kaynaklarının da güvenceye alınmasını sağlamaktadır.
İsrail, 1967 savaşı sonrası Ürdün havzasındaki su kaynakları ile Galon Tepeleri ve Yukarı Ürdün Nehrini kontrolü altına almış ve hükmetmeye başlamıştır. İsrail nüfusunun % 50’lik bir kısmının Batı Şeria’daki tatlı su kaynaklarında faydalanıyor olması bu alanda bulunan su kaynaklarının önemini artırmış, İsrail’in güvenlik algısı göz önüne aldındığında önem sıralamasında en üst seviyelere taşınması sağlanmıştır.
Diğer taraftan Doğu Akdeniz Enerji Havzasında olduğu iddia edilen ve hali hazırda çıkartılmasına yönelik net bir adım atılmamış olan enerji kaynağının Hayfa limanı üzerinden Türkiye ve oradan da TANAP üzerinden, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası en büyük enerji sorununu yaşayan Avrupa’ya gönderilmesi açısından Golan Tepeleri stratejik öneme sahiptir.

Sadece Doğu Akdeniz enerji havzası değil, Husilerin Babul Mendeb Boğazında yarattığı kriz ile İran’ın Hürmüz Boğazını kapatma tehditi ile yaşanan gerginlik sonrası deniz taşımacılığının alternatifi olarak sürekli işletilebilecek boru hattı ağının yaratılması projesi tekrardan hortlamıştır. Bu projelerin hepsinin İsrail, Lübnan ve Suriye üzerinden geçerek Türkiye’ye ulaşmak zorunda olduğu göz önüne alındığında Golan Tepelerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Golan Tepelerinin jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik konumu İsraili’in bu bölgeyi neden bu kadar çok istediği ve Suriye’e yaşanan iç karışıklıkları sonrası tampon bölge de dahil olmak üzere zaman kaybetmeksizin uluslararası anlaşmalara aykırı olarak işgale giriştiği konunun anlaşılması açısından çok önemlidir.
Diğer taraftan güncel konulara gelirsek Golan Tepelerinin insanları olarak anılan Dürzi topluluğunun, büyük bir bölümünün Suriye’de (%50-55), kalan kısmının da İsrail (%15-20) ve Lübnan’da (%35-40) yaşadığı, Suriye’nin mevcut yönetimi ile mezhepsel uyumsuzluklarının olduğu dikkate alındığında; son dönemde Suriye’de yaşanan iç karışıklıkların azınlıklar arasındanki anlaşmazlıktan çok, bölgenin el değiştirmesine alt yapı hazırlamak için yapılan düzenlemeler olabileceği gözden kaçırılmamalıdır.