• ALTIN (TL/GR)
    4.351,28
    % -1,39
  • AMERIKAN DOLARI
    40,5860
    % -0,48
  • € EURO
    47,7946
    % -0,42
  • £ POUND
    54,6236
    % -0,89
  • ¥ YUAN
    5,6570
    % -0,11
  • РУБ RUBLE
    0,5115
    % -0,63
  • BITCOIN/$
    119.003
    % 1,90
  • BIST 100
    10.642,60
    % -0,43

Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi?

Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi?

Dünyadaki savaşlar önce bir ateşkes sonra da arkasından imzalanan bir barış anlaşması ile sonuçlandırılır ve tarih boyunca aradan bir süre geçtikten sonra dönemin şartlarını bilmeyenlerce bu anlaşmalar eleştirilir veya savunulur. İşte bu hususun en güzel örneğini de 102. seneyi devriyesini yaşadığımız Lozan Barış anlaşması teşkil etmektedir.

image 94
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 11

Peki sürekli olarak Devleti Aliyye’nin imzaladığı Sevr ile kıyaslanan Lozan, hezimet midir yoksa bir başarı mı?

Bence soru mekaniği açısından; “siyah veya beyaz” ikilemi içerisinde sıkışarak, cevabını sonuçsuzluğa mahkum bırakılmıştır.

Bu ikilemden çıkabilmek adına Lozan’ı başka antlaşmalarla kıyaslayacaksak mukayeseli inceleme yapılması, kendi içerisinde değerlendireceksek de; amaç, kapsam ve sonuç dizgisi içerisinde, dönemin şartları da göz önüne alınarak değerlendirme, eksik ve aksak yönleri ile kazanımlarının ortaya koyulması gerekmektedir.

Belirttiğim bakış açısı ile öncelikle çok konuşulan Sevr ile Lozan’ın kıyasalamasını yapıp sonra da, Lozan’ı imzalandığı dönemin şartları ve içeriği ile eksik olarak değerlendirilen hususular ve kazanımları ile ele alacağım.

Sevr ile Lozan’ın Kıyaslanması

Esasında imzalanması, onaylanması süreçlerinin kıyaslanması çok mantıklı olmasa da, son dönemde çok fazla eleştirildiği üzere içeriğinin kıyaslayıp tespitleri yapmakta fayda var.

image 95
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 12

Barış anlaşmaları tam da ticari anlaşmalar gibi, ticari üstünlüğü elinde bulunduranın azami seviye kazanç elde etmek üzere masaya oturdukları, müzakere süreçlerinin sertliğine göre kazanımların el değiştirdiği antlaşmalardır. Bu bakış açısı ile bakarsak;

  • Sevr Barış Anlaşması; galip taraflardan birisi olan Fransa’da, galip devletlerin teklif ettiği tüm maddeler kabul edilmek üzere, müzakere süreci işletilmeden ve Meclis’in kapalı olması sebibiyle 22 Temmuz 1920’de toplanan Saltanat Şurası’nda yapılan görüşmeler sonrasında verilen karar doğrultusunda Osmanlı temsilcileri tarafından imzalanmıştır
  • Lozan Barış anlaşması; tarafsız bir ülke olan İsvişre’de, tüm maddeler 8 ay süren, 1600’den fazla telgraf ile Millet Meclisi’nin görüşlerinin alındığı ve nihai olarak Millet Meclisinin onayı ile imzalanmasına karar verilerek imza altına alınmış bir anlaşmadır.

Şöyle ki; Sevr Antlaşması Devleti Aliyye’nin pek de muhatap alınmadığı konferanslar sonunda belirlenen metnin, Osmanlı Hükümeti’ne dikte ettirilmiş şekli iken, Lozan Antlaşması eşit koşullarda sürdürülen uzun müzakereler sonrasında imzalanmıştır

Her iki anlaşmanın tekniği göz önüne alınığında kıyaslanmasının pek mümkün olmadığı net olarak görülmektedir. Bu sebeple de şekil ve hukuki dayanak anlamında kıyaslama ile fazla vakit kaybetmeden içerik konusuna geçmek istiyorum.

İçerik konusunda yapılan en büyük eleştiri; Sevr ile Lozan’ın bir çok ortak maddesinin olduğu ve aralarında ciddi fark olmadığı hususudur ve kısmi olarak da haklı tarafı vardır. Sevr ile Lozan’ın aynı tarih, geçmiş, coğragya ve sosyoloji üzerine imza edildiği dikkate alındığında ortak maddelerinin olması gayet doğaldır. Buradaki önemli husus ortak maddelerin halk ve devlet adına özünde neyi ifade ettiği, kayıp veya kazançlarının ne olduğudur.

Çok ayrıntıya girmeden ortak maddelere bakarsak, zaten Devleti Aliyye bakiyesi olan sorunların (sınırlar, azınlıklar, borçlar vs) çözülmesine yönelik maddeler olduğu görülmektedir.

image 85
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 13

O zaman çok klasik bir söylem olan “Lozan ile Sevr’in bir çok ortak noktası var” sözünü, tersten “Sevr’de yer alan ve toprak bütünlüğü ve egemenlik kavramına zarar veren hususlara Lozan’da yer verilmiş midir?” diye tersten kurgularsak sanırım daha gerçekçi bir cevap alacağız.

Her iki anlaşmanın masaya gelmesine yol açan siyasi ve askeri şartlar ile durumun farklı olması, her iki antlaşmanın da ruhuna yansıtmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Devleti Aliyye, son derece edilgen bir şekilde kendisine dikte edilen Sevr’i imzalamak ve antlaşma metninde yer alan dayatmalara razı olurken, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Büyük Millet Meclisi Lozan Konferansı’nda eşit diplomasi ikliminde müzakereleri yürütmüş ve sonuçlarına ilişkin çok fazla tartışmalar olsa da nihai barışa yol açan ve önemli kazanımlar elde etmiştir.

Esas unutulmaması gereken husus ise; hem Sevr hem de Lozan’a Devleti Aliyye’nin 1918 sınırları ile gidilmiş, başkenti 1920’de işgal edilmiş, maliyesi Duyuni Ümumi kontrolünde olan ve kapütilasyonlar sebebiyle sorunlar yaşayan bir ülkenin her iki anlaşmada da muhattap alındığıdır.

Lozan ve Sevri’in kıyaslanmasındaki hatalar ile her iki anlaşma arasındakı farklılıklardan bahsettikten sonra esas konuya geçebiliriz, Lozan Barış anlaşmasının elde ettiği kazanımlar veya eksik yönleri nelerdir?

Lozan Barış Anlaşması

Lozan ile ilgili hususlara geçmeden dönemin gerçeklerini bilmekte fayda var. Devleti Aliyye 93 Harbinden (1877-1878) itibaren iç karışıklıklar ve sonrasında da Trablusgarp (1911) ile Balkan Harbinden (1912) 1924 yılına kadar aralıksız 13 yıllık savaşın arkasından ekonomik ve sosyolojik anlamda yorgun bir ülke bulunmaktadır.

Bunu Büyük Millet Meclisi için söylemek ne kadar doğruysa son 4 yılda 3 hükümet değiştiren ve 1916-1922 yılları arasında Paskalya İsyanı ile İrlanda’a süren ayaklanmalar ile İngiltere’de hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda savaşı devam edebilme gücü bulunmamaktaydı.

image 96
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 14

Yani kısacası her iki taraf için de savaş bir alternatif değildi ve barışın her şartta imzalanması gerekmekteydi. Fakat bu görüşmeler sürecinde İngilizlerin elini güçlendiren ve müzakerelerin eşitlik ilkesinden uzak olarak yürütülmesine yol açan yegane şey; Büyük Millet Meclisi ile Lozan Heyeti arasında fikir teatisi yapılan 1.600 adet telgrafın İngilizlerce okunuyor olmasıdır

1923’de Lozan’dan Ankara’ya iki kanaldan telgraf çekilebilmekteydi: Biri İngilizlerin denetiminde olan ve Akdeniz üzerinden Doğu ile Asya’ya uzanan “Eastem” telgraf hattı, diğeri Fransızların denetiminde olan karadan Romanya üzerinden, Köstence şehrinden İstanbul’a gelen Köstence hattı.

image 97
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 15

İngiltere Köstence hattını sabote ederek Eastem hattının kullanılmasını zorunlu hale getirerek özellikle müzakerelerin başında, Büyük Millet Meclisi temsilcilerinin Kapitülasyonlar ve Misaki Milli konularındaki hassasiyeti öğrenmiş, tabiri caiz ise karşı tarafın elinin görüldüğü bir oyun oynamış ve müzakerelerde dengeyi hep bu hassasiyetler üzerine kurgulamıştır.

Lozan’a davet aşamasında da tabii ki yine aynı oyunlar oynanmaya çalışılmış ve Büyük Millet Meclisi yanı sıra İstanbul Hükümeti de 28 Ekim 1922’de davet edilerek müzakerelerin zorlaştırılması için kendilerince önemli bir adım İngilizler tarafından atılmaya çalışılmış, fakat 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması ile birlikte Büyük Millet Meclisi Heyeti tek yetkili olarak toplantıya katılmış ve İngilizlerce hedefleen çift başlılık önlenmiştir.

image 98
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 16

Lozan’ın Sevr’den farkı, galipler ve maluplar mantığı yerine, tüm paydaşların geçmişten gelen sorunlarının masaya yatırıldığı ve bir çok soruna çözüm üretildiği bir anlaşma olmasıdır. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı, Japonya; Boğazlar ile ilgili çalışmalara, Karadeniz kıyı devletleri olarak, Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan’ın ve gözlemci olarak da ABD heyetleri Lozan’da hazır bulunmuştur.

Lozan Barış görüşmelerinde toplantının en yaşlı temsilcisi olarak Lord Curzon İngiltere heyeti başkanı olarak seçilmiş ve görüşmelerde en kritik anlarda yaptığı müdahaleler ile dengeyi bozmak için elinden geleni yapmıştır.

image 86
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 17

Esasında konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Lozan ve sonrasının yabancı kaynaklardan okunmasında daha faydalıdır. Çünkü dönemin kayıtlarına bakıldığında Büyük Millet Meclisi için “Barış Görüşmeleri” olarak görülen müzakare süreci diğer katılımcılar için ise “Şark Sorunlarının Çözülmesi” için tertip edilmiş bir konferans olarak adlandırılmaktaydı.

2 Ağustos 1923’te Avam Kamarasında yaptığı konuşmalarla adeta antlaşmaya saldıran Liberal Partili Yüzbaşı W. Benn (1877-1960) İngiltere’nin I. Dünya Savaşındaki amacının; Türklerin himayesindeki halkları hürriyetine kavuşturup, Türkleri de Avrupa’dan atmak olduğunu belirtmiş, ancak bu amaçlara ulaşılamayarak İngiltere’nin maddi ve manevi zarar gördüğünü, Boğazların serbestliğinin İngiltere için dezavantaj olduğunu ifade etmiştir

25 Ağustos 1925’de Fransa Meclisinde yasama dönemi genel toplantısında; Milletvekili Engerand’ın “Lozan Antlaşması Versay Antlaşması’ndan çok daha önemli yani Şark Meselesi Batı Meselesinden daha önemlidir, zira Batı’nın bütün sıkıntıları Doğu’dan gelmiştir. Lozan Antlaşma’nın altına Avrupalı milletlerin hiç hoşuna gitmeyen, kaybolan hayaller antlaşması ” gibi tanımlamaları diğer vekiller tarafından alkışlanmıştır. Milletvekili Marcel Cachin’in Britanya’nın bu antlaşmadan karlı çıktığını dile getirmesi üzerine Engerand, Sevr ile Lozan’ı mukayese etmek istemiş ve meclis zabıtların geçen konuşmasını “İngilizler Sevr yerine Lozan’ı kabul ederek aslında savaş amacını kaybetmiş ciddi bir darbe yemişlerdir. Lozan bir yok oluş, umutların ve bazı hakların toprağa gömülüşünü anlatan bir akittir” ifadesi ile neticelendirmiştir.

Bu konuşmalardan da anlaşılacağı üzere; Büyük Miller Meclisi için 13 yıldır süren savaşın sonra erdirilerek, ülkenin kalkındırılması aşamasına geçilmesi hedeflenmekteyken, I.Dünya Savaşı galiplerince ana hedef Şart Meselesinin çözülmesi ve Sykes-Picot Antlaşması’nın eksik kalan parçasının tamamlanmasıydı.

image 102
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 18

Müzakere sürecinde kurulan üç komisyonun bile hedefinin net olarak onlarca ifade edilen “şark meselesinin” nihai çözümü olduğu net olarak görülmektedir. Tesis edilen komisyonlar;

  • Topraklara, askerliğe ve Boğazlara ait işler komisyonu
  • Azınlıklar komisyonu
  • Mali, İktisadi ve hukuki meseleler komisyonu

20 Kasım 1922’de başlayan görüşmelere, İngilizlerin telgraflara ulaşması, Lord Curzon’un kurnazlıkları ve Büyük Millet Meclisi Heyeti’nin başında yer alan İsmet Paşa’nın inatçılığı ile tıkanarak 4 Şubat 1923’de ara verilmek zorunda kalınmıştır. Üzerinde müzakere edilen konuların ikisinde ciddi anlamda anlaşmazlık yaşanmaktaydı ve bu konular; daha ilk gün üzerinde müzakere edilmeyeceği net olarak Heyet bildirilen Doğu’da kurulacak Ermeni devleti ile Kapitülasyonlardı.

image 103
Lozan Barış Anlaşması Başarı mı yoksa Hezimet mi? 19

Heyetlerin Lozanı terk etmesinin üzerinden iki ay geçtiktem sonra Lozan’a heyetler tekrar davet edilmişti ve Büyük Millet Meclisi Heyeti 23 Nisan 1923’de Lozan’da hazır blulundu. Fakat bu sefer diğer ülke heyetleri değişmiş, ilgi azalmış ve bu durum da daha uzlaşmacı bir hava yaratmıştı.

Konferansın bu bölümüne İngiltere Curzon’un yerine Horace Rumbold’u, Fransa Barrere’in yerine General Pelle’yi, İtalya Garroni’nin yerine Montagna’yı görevlendirmişti. Bu durum Müttefiklerin barış yapma konusunda daha kararlı olduklarına yorumlanırken, Müttefik tarafında da Türkiye’nin barıştan başka seçeneği olmadığı için konferansa yeniden toplanma çağrısı yaptığı yorumları yapılmıştı. Hâlbuki ki Türk askeri durumu konferansın başladığı döneme göre hazırlık seviyesi yüksetilmişti.

Konferansın birinci döneminde Türk-İngiliz meseleleri büyük ölçüde çözüm yoluna girmiş olduğundan, İngiltere Fransa için savaşı göze alamazdı ve Fransa da bu durumun farkındaydı. Fransa’nın yanına çekmek istediği İtalya Meis adası, Yunanistan ise tazminat meselesi ile meşguldüler. Her birisi kendi başının çaresine bakmak durumunda olması sebebiyle müzakereler bir öncekine nazaran daha az sorunlu geçti ve nihai olara 24 Temmuz 1923 tarihinde imza altına alınmıştır.

Lozan Barış görüşmeleri neticesinde; ilk hedeflenen ekonomik ve hukuki imtiyazların ortadan kaldırımlası ve Misakı Milli sınırlarının kabul edilmesi hususlarında tam olarak istenilen noktalara erişilemese de;

  • Boğazların statüsü
  • Musul, Batum ve Hatay

konuları hariç olmak üzere büyük oranda müzakereler Büyük Millet Meclisi talepleri çerçevesinde neticelenmiştir. Bahse konu dört konunun ikisi için de; 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve 1939 Hatay’ın Türkiye Cumhuriyetine katılması ile çözülmüştür. Kısaca Lozan’da eksik kalan hususlara ilişkin sürekli bir çözüm yaratılmasına ilişkin irade ortaya konuşmuştur.

Mısır, Sudan, Kıbrıs, Hatay, Adalar, Batum, Batı Trakya, Musul bölgelerinin isteyerek terk edildiği imasıyla, Lozan Antlaşması’nın başarısızlığı dile getirilirken, bu tez anlaşmaya Devleti Aliyye’nin I. Dünya Savaşı öncesi (1914) sınırları esas alınmaktadır. Bu tezi ortayan atan yaklaşım, I.Dünya Savaşı yaşanmamış, Devleti Aliyye yenilmemiş, Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması hiç gündeme gelmemiş gibi bir algıdan hareket edilmektedir. Hatta bahse konu topraklardan, Adalar, Mısır, Kıbrıs, Batı Trakya ve hatta Batum’un 1914 yılından önce fiilen Devleti Aliyye hâkimiyetinden çıkmış olduğu bile dikkatlerden kaçırılmaktadır. Unutulmaması gereken husus Sevr’e de Lozan’a da 1918 sınırları ile gidilmiş ve Sevr’de farklı olarak, Lozan’da Batum ve Musul hariç olmak üzere tüm hedefler elde edilmiştir.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Lozan Antlaşması ile Türkler, 1918 sınırları esas alındığında istedikleri bazı toprakları alamamışlardır, fakat askeri ve siyasi açıdan kontrollerinde bulunan hiçbir toprak parçasını da terk etmemişledir. Bu bağlamda özellikle Musul, Batum ve Hatay için “verildi” sözü değil, “alınamadı” ifadesi daha açıklayıcıdır. Daha açık bir ifadeyle Lozan Antlaşması’nda elde edilemeyen bölgeler, I. Dünya Savaşı ve öncesindeki savaşlarda Devleti Aliyye’nin elinden çıkmış olan bölgelerdi. TBMM Hükümeti ise Devleti Aliyye’nin ulaştığı bütün toprakları değil, kaybetmiş olduğu askeri, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı yeniden kazanmayı hedeflediği için, Lozan’daki görüşmelerde bu hedefe uygun bir strateji izlemiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Kısaca Lozan Barış Anlaşması; Devleti Aliyye’nin devamı olarak Anadolu topraklarında filizlenen Ankara hükümetinin muhataplarına denk ve eşit haklara sahip olduğunu kabul ettirdiği, dünya devletleri arasında hür ve bağımsız konumunu kazandırdığı antlaşmadır. Daha devletin adı konmamışken, uluslararası tanınırlığının ve bağımsızlığının kabul edilmesini sağlamıştır. Devleti Aliyye’den miras ve en az bir asırdır süre gelen problemler çözülmüş, geçmişten gelen imtiyazları kaldırmış ve temiz bir sayfa açılmasını sağlayan antlaşma olmuştur. Bütün bu kazanımlar yanında, dönemin şartlarından doğan zorunluluklar, başta istihbarat olmak üzere imkânlarının yetersizliğinden kaynaklanan sebepler, diplomasinin uzlaşma prensibi gereğince, Misakı Milli hedefleri ve milli çıkarlar ile uyuşmayan tavizlerin verildiği de bir gerçektir. Konuyla ilgili bilimsel ve adil hükümler verebilmek, taleplerin şartlar ve imkânlarla ne kadar örtüştüğünün göz önüne alınmasıyla mümkün olacaktır.

Kalın sağlıcakla

Not: Yazının çok uzun olması sebebiyle, Lozan ile ilintili olan İkinci Meclisin seçimi ile Topal Osman Ağa ve Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey olaylarına başka bir yazıda ayrıntılı olarak ver vereceğim.

YORUMLAR YAZ