Her gün haberlerde, sosyal medyada ya da çevremizde suçla ilgili sıkça içeriğe maruz kalıyoruz. Peki, bu suçların ve suçluların topluma ve ülke ekonomisine gerçek maliyetinin ne kadar olduğunu hiç düşündünüz mü? Rakamlar, çoğu zaman göz ardı ettiğimiz devasa bir ekonomik yükü ortaya koyuyor. Bu sadece devletin kasasından çıkan paralar değil; aynı zamanda her birimizin cebinden dolaylı yollarla çıkan, üretkenlikten kaybedilen ve korkuyla şekillenen bir ekonomi. Gelin, bu görünmeyen faturanın kalemlerini birlikte inceleyelim.
Buzdağının Görünen Yüzü: Devletin Kasasından Çıkan Milyarlar
Suçun ekonomiye etkisini anlamak için ilk bakmamız gereken yer, devletin bu alana ne kadar harcadığıdır. Rakamlar, adalet sisteminin ulusal bütçede ne kadar büyük bir yer kapladığını net bir şekilde gösteriyor.
Adalet Bakanlığı’nın Dev Bütçesi
Adalet sisteminin kalbinde yer alan Adalet Bakanlığı’na 2024 yılı için ayrılan bütçe tam 198,7 milyar TL. Bu devasa rakam, bir önceki yıla göre de önemli bir artışa işaret ediyor; 2024’ün ilk altı ayındaki harcamalar, 2023’ün aynı dönemine göre %119,22 oranında artmış durumda.
Bu bütçenin aslan payını, yaklaşık %70‘lik bir oranla personel giderleri oluşturuyor. Bu durum, sistemin ne kadar emek-yoğun olduğunu ve maliyetlerin büyük ölçüde insan kaynağına dayandığını gösteriyor. Daha da çarpıcı olanı ise Adalet Bakanlığı’nın merkezi yönetim bütçesinden aldığı payın son yirmi yılda ikiye katlanarak %0,83‘ten %1,67‘ye çıkması. Bu, adalet sistemine ayrılan kaynakların, genel bütçe artışından daha hızlı büyüdüğünü, yani sistem üzerindeki baskının giderek arttığını kanıtlıyor.

Hapishanelerin Kara Delik Maliyeti
Adalet bütçesinin en maliyetli kalemlerinden biri de şüphesiz ceza infaz kurumları. Artan mahpus sayısı, hem yeni cezaevlerinin inşası için milyarlarca liralık yatırım harcamalarını hem de mevcut tesislerin günlük işletme giderlerini durmaksızın artırıyor.
- Durmak Bilmeyen İnşaatlar: Devlet, sürekli yeni cezaevleri inşa ediyor. 2022’de 22, 2023’te 19 yeni cezaevi açıldı ve 2024 hedefi 12 yeni cezaevi daha açmaktı. Ancak bu projelerin maliyetleri, özellikle yüksek enflasyon ortamında kontrolden çıkmış durumda. Örneğin, 2021’de 541 milyon TL‘ye ihale edilen Konya Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü’nün maliyeti, dört yıl içinde yedi kat artarak 3,41 milyar TL‘ye fırladı. Bu, sadece tek bir projenin bile bütçede nasıl bir kara delik oluşturabileceğinin en somut örneği.
https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2024/06/2023-Y%C4%B1l%C4%B1-Hapishane-Raporu.pdf
- Günlük Operasyonel Yük: Bir mahkumun devlete günlük maliyetine dair resmi bir veri kamuya açık değil , ancak Bakanlığın 31,67 milyar TL‘lik “Mal ve Hizmet Alım Giderleri” kalemi bize bir fikir veriyor. Bu para; iaşe (gıda), ısınma, elektrik, su, bakım ve sağlık gibi temel ihtiyaçlar için harcanıyor. 2024 sonu itibarıyla cezaevlerindeki 383.665 kişilik nüfus düşünüldüğünde, bu operasyonel maliyetin büyüklüğü daha net anlaşılıyor.
- Artan Personel Ordusu: Ceza infaz sistemi, on binlerce personelin omuzlarında yürüyor. 2024 sonu itibarıyla cezaevlerinde görevli personel sayısı 79.036‘ya ulaşmış durumda. Adalet Bakanlığı’nın toplam personel sayısı ise 2002’den bu yana %250 artarak 181.000’i aştı. Bu devasa insan kaynağı, Bakanlığın 125,36 milyar TL‘lik personel bütçesinin de temel nedenini oluşturuyor.
https://www.youtube.com/watchv=EhZSn2g_XCU&ab_channel=TCAdaletBakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1
Gizli Fatura: Suçun Hepimizin Cebine Yansıyan Maliyeti
Devletin harcamaları, hikayenin sadece bir kısmı. Suçun bir de doğrudan bireylerin ve özel sektörün sırtına yüklediği, genellikle gözden kaçan “gizli” bir faturası var.
“Korku Ekonomisi” ve Özel Güvenlik Sektörü
Suç korkusu, Türkiye’de devasa bir “önleme ekonomisi” yarattı. Kamu güvenliğinin yetersiz kaldığı algısı, özel güvenlik sektörünün patlamasına neden oldu. Bugün Türkiye’de özel güvenlik sektörü, yaklaşık 6 milyar ABD doları büyüklüğünde bir endüstri haline gelmiş durumda. Aktif olarak çalışan 300.000‘den fazla özel güvenlik görevlisi , neredeyse Emniyet teşkilatı kadar büyük bir “özel ordu” oluşturuyor.
https://istguven.istanbul/ozel-guvenlik-sektoru-buyuyor/
Bu durum, güvenliğin özelleştiği ve maliyetinin bir “özel vergi” gibi işletmeler ve vatandaşlar tarafından ödendiği anlamına geliyor. Siteler, alışveriş merkezleri, fabrikalar ve hatta bireyler, kendilerini korumak için milyarlarca dolar harcıyor ve bu maliyet, eninde sonunda fiyatlar yoluyla hepimizin cebinden çıkıyor.

Kayıp Giden Değerler: Siber Suçlar ve Üretkenlik Kaybı
- Dijital Tehdit: Siber suçların küresel ekonomiye yıllık maliyetinin 9,5 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye de bu pastadan payını alıyor. Şirketlerden ve bireylerden çalınan veriler, fidye yazılımları ve online dolandırıcılık vakaları, rapor edilmese de sermaye ve verimlilik üzerinde devasa bir erozyona neden oluyor.
- Kayıp İnsan Sermayesi: 2024 sonu itibarıyla cezaevlerinde bulunan 383.665 kişi , aynı zamanda ekonominin dışına itilmiş bir iş gücü demek. Bu kişilerin üretime katılamaması, her yıl ekonomiden on milyarlarca liralık potansiyel bir değerin silinmesi anlamına geliyor. Bu, suçun en büyük fırsat maliyetlerinden biridir.
Kısır Döngü: Neden Harcadığımız Paralar Boşa Gidiyor?
Rakamlar gösteriyor ki, Türkiye suçla mücadelede mali açıdan sürdürülemez bir yola girmiş durumda. Daha fazla suç, daha fazla mahkum; daha fazla mahkum, daha fazla cezaevi ve daha büyük bütçeler demek. Ancak bu denklemin en kritik ve en sorunlu parçası, sistemin çıktısıdır.
Taşan Hapishaneler ve Artan Suç Oranları
Son 10 yılda Türkiye’de suç oranları %108 gibi endişe verici bir oranda arttı. Bu artış, cezaevlerini birer krize sürükledi. 2024 sonu itibarıyla 301.397 kişilik resmi kapasiteye sahip cezaevlerinde 383.665 kişi barınıyor. Yani sistem, kapasitesinin 82.000‘den fazla kişiyle, %127 doluluk oranıyla çalışıyor. Bu durum, “daha fazla cezaevi inşa etme” stratejisinin, artan mahkum sayısına yetişemediğini ve sorunu çözmediğini açıkça gösteriyor.
https://uskudar.edu.tr/haber/turkiyede-son-10-yilda-suc-oranlari-yuzde-108-artti/62794
“Döner Kapı” Sendromu: Yüksek Suç Tekerrürü
Sistemin ekonomik olarak iflas ettiği nokta ise suç tekerrürü, yani bir mahkumun tahliye olduktan sonra yeniden suç işlemesi. Akademik çalışmalar, Türkiye’de bu oranın %40 ila %60 arasında olduğunu gösteriyor.
Bu, ekonomik bir felakettir. Devlet, her bir mahkum için (polis, mahkeme, cezaevi operasyonları) devasa bir yatırım yapıyor. Ancak bu yatırımın neredeyse yarısı boşa gidiyor. Sistem, rehabilite edilmiş bireyler “üretmek” yerine, kısa bir süre sonra aynı maliyetli süreci yeniden başlatacak geleceğin suçlularını topluma geri salıyor. Bu “döner kapı” sendromu, adalet sisteminin bütçesinin neden sürekli büyüdüğünü ve neden harcanan paranın sorunu çözmediğini açıklayan en temel nedendir.

Bir Umut Işığı: İşyurtları Modeli
Bu karamsar tablonun içinde, potansiyel bir başarı hikayesi de var: İşyurtları Kurumu. Hükümlü ve tutuklulara meslek öğreterek onları hayata hazırlamayı ve aynı zamanda üretim yaparak gelir elde etmeyi amaçlayan bu model , 2023 yılında 14,18 milyar TL gibi önemli bir gelir elde etti.
Bu rakam, Adalet Bakanlığı’nın devasa bütçesinin yanında küçük kalsa da (%7,1’ine denk geliyor), İşyurtları’nın asıl değeri para kazandırmasından çok, o korkutucu %40-60’lık suç tekerrürü oranını düşürme potansiyelinde yatıyor. Eğer bir mahkum, cezaevinde bir meslek öğrenir ve tahliye olduğunda bu becerisi sayesinde hayata tutunabilirse, bu durum devlete uzun vadede milyarlarca liralık tasarruf sağlar.
Duvarlar Yerine Fırsatlar İnşa Etmek
Veriler açıkça gösteriyor ki, Türkiye’nin mevcut suçla mücadele stratejisi, reaktif bir “muhafaza” modeline sıkışmış durumda ve bu model ekonomik olarak sürdürülebilir değil. Sürekli yeni cezaevleri inşa etmek, sızdıran bir kovayı daha büyük bir kovaya boşaltmaktan farksız.
Çözüm, paradigmayı değiştirmekten geçiyor:
- Önlemeye Yatırım: Cezaevi inşaatına harcanan milyarların bir kısmını, suçu ortaya çıkaran temel nedenlere (eğitimsizlik, yoksulluk, uyuşturucu bağımlılığı) yönelik sosyal programlara aktarmak.
- Rehabilitasyonu Ciddiye Almak: Suç tekerrürünün maliyetini düşürmek için İşyurtları gibi rehabilitasyon programlarını profesyonelleştirmek ve yaygınlaştırmak. Unutmayalım ki, suç tekerrüründe sağlanacak her %1’lik düşüş, ülke ekonomisi için devasa bir kazanç demektir.
- Şeffaflık: Bir mahkumun devlete gerçek maliyetinin ne olduğunu net bir şekilde bilmek, daha akılcı politikalar üretmenin ilk adımıdır.
Sonuç olarak, suçun faturası hepimiz için ağır. Bu faturayı küçültmenin yolu, daha fazla duvar örmekten değil, o duvarların arkasındaki insanları topluma yeniden kazandıracak fırsatları inşa etmekten geçiyor.