• ALTIN (TL/GR)
    5.726,53
    % -1,65
  • AMERIKAN DOLARI
    41,9504
    % 0,52
  • € EURO
    48,9184
    % 0,83
  • £ POUND
    56,3772
    % 0,70
  • ¥ YUAN
    5,9442
    % 2,54
  • РУБ RUBLE
    0,5184
    % -1,58
  • BITCOIN/$
    109.911
    % 0,70
  • BIST 100
    10.208,76
    % -1,56

Ninelerimizin Zulalarına mı Göz Diktiler?

Ninelerimizin Zulalarına mı Göz Diktiler?
  • Hazine altın peşinde, halk güven peşinde. Devlet “sisteme kazandıralım” diyor, millet “biz böyle iyiyiz” diye cevap veriyor. Detektör sinyal veriyor ama “güven” hâlâ yerin altında.

Türkiye’nin en değerli yatırım aracı gram altın değil artık, en değerlisi “yastıkaltı altın”.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2025 ikinci çeyrek verilerine göre, resmi altın rezervi 634,76 tonla tarihi zirvede. Güzel, ama halkın elinde, bu rakamı gölgede bırakacak kadar “kayıt dışı sıcaklığını hissettiği” altın var.

İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı’nın açıklamasına göre, Türkiye’de yastıkaltında saklanan altın miktarı yaklaşık 5 bin ton. Bu miktar, bugünkü fiyatlarla yaklaşık 500 milyar dolar değerinde bir servet demek.
Kısacası, Merkez Bankası’nın kasası dolu olabilir ama asıl hazine, hâlâ nenelerimizin, annelerimizin yastıklarının altında saklanıyor.

Devlet yakında eline dedektör alıp mahalle mahalle, ev ev gezerse şaşırmayın. Gözü diktiler döşek altına.
Vergi mergi lafları boşa ortalıkta dolaşmıyor. “Altınlarınızı sisteme kazandıralım, ekonomiye can verelim” diyorlar. Ama ekonomiye can vermek istiyorsan önce yönetenlere güveni temin etmek gerekiyor.

Altın ile alakalı bir çok yatırım enstrümanı çıkarıtıldı. Altın tahvili, altına dayalı kira sertifikası, altın hesabı… Yıllardır deneniyor, isimler değişiyor ama halkın yanıtı sabit: “Ben altınımı bankada değil, yastığımın içinde, döşeğimin altında uyuturum.”

Neden mi? Çünkü bankaların “güvenlidir” denildiği dönemlerde mevduatlar bir gecede dondu.
“Faiz düşerse fiyatlar da düşer” dendi, ama ertesi gün süt 30 lira oldu.
Millet öğrendi: en güvenli yatırım aracı, kendi evinin zulası.

Altın bu ülkede bir finansal araç değil, bir toplumsal refleks.
Bir anne kızına bilezik takarken aslında “bankalara güvenme yavriiim” diyor.
Bir dede torununa külçe bırakırken “politikalardan çok daha güvenlidir altının ayarı” mesajı veriyor.

Bu yüzden altın, paradan çok psikolojiyle ilgilidir.
Devlet ne kadar kampanya düzenlerse düzenlesin, halk “bende duracağına bankada dursun” demedikçe o altın sisteme girmez.
Çünkü Türkiye’de altının değeri, gramla değil güven kuruyla ölçülür.

Rakamlar ortada:

  • 634 ton Merkez Bankası rezervi (TCMB, 2025)
  • 3.100 – 5.000 ton arası yastıkaltı altın (QNB Finansbank, İstanbul Kuyumcular Odası verileri)
  • Toplam değer: 400 – 500 milyar dolar
  • Ama rakamlardan daha önemli bir veri var: “toplumun %80’i kolundaki, evinin bir köşesinde zuladaki altını “bankalardan daha güvenli” olarak görüyor. Yani sorun “altının sistemde olmaması” değil; asıl sorun, “güven sisteminde.”

Güven 24 Ayar Olmadan Altın Dışarı Çıkmaz

Devlet dedektörle altın arıyor ama sinyal başka yerden geliyor:
“Bip bip bip… güven tespit edildiğinde geri gelin.”

Yastıkaltı altını sisteme kazandırmanın yolu, kampanya değil, istikrar.
Halkın altınını değil, güvenini kazanan bir ekonomi, zaten o yastığı ters çevirtir.
Ama şimdilik tablo net:
Hazine ne kadar hesap yaparsa yapsın; vergi ile korkutarak yada çeşitli altına dayalı değerli varlıklarla yastıkaltı dediğimiz değeri ekonomiye katmak isterse istesin, zuladaki altın sisteme dönmez.


Yazarın Notu; Bu ülkede altın hâlâ ekonomiden değil, travmadan besleniyor.

YORUMLAR YAZ