• ALTIN (TL/GR)
    5.579,50
    % 0,89
  • AMERIKAN DOLARI
    41,9961
    % 0,32
  • € EURO
    48,7911
    % 0,53
  • £ POUND
    55,9640
    % 0,33
  • ¥ YUAN
    5,9540
    % 2,35
  • РУБ RUBLE
    0,5166
    % -0,17
  • BITCOIN/$
    113.106
    % 2,13
  • BIST 100
    10.608,26
    % 0,54

Fosil yakıtların küresel enerji tüketimindeki öncülüğü 2050 yılına kadar devam edecek.

Fosil yakıtların küresel enerji tüketimindeki öncülüğü 2050 yılına kadar devam edecek.

McKinsey & Company’nin yayımladığı “Global Energy Perspective 2025” raporu, enerji dönüşümünün hızının yavaşladığını ve dünya genelinde emisyonların Paris İklim Anlaşması hedefleriyle uyumlu olmadığını ortaya koyuyor.

Raporda yer alan üç senaryoya göre, 2100 yılına kadar küresel sıcaklık artışları “Sürdürülebilir Dönüşüm” senaryosunda 1,9 derece, “Devam Eden Momentum” senaryosunda 2,3 derece ve “Yavaş Evrim” senaryosunda ise 2,7 derece tahmin edilmekte. Bu öngörüler, 2024 projeksiyonlarına göre 0,1 derece daha yüksek.

Küresel enerji talebindeki artış devam ediyor. Hindistan, ASEAN ülkeleri ve Afrika, en büyük talep artışlarının kaynağı olacak. “Devam Eden Momentum” senaryosuna göre küresel birincil enerji talebinin 2050’ye kadar yüzde 10 artması öngörülüyor. Bu süreçte OECD ülkelerinin enerji taleplerinin oldukça sabit kalacağı öne sürülüyor.

Raporda, elektrifikasyonun hızla artışı ile birlikte özellikle veri merkezleri, sanayi ve binaların elektrik talebini artıran ana faktörler olduğu ifade ediliyor. 2050 yılı itibarıyla elektrik tüketiminin 2023 seviyesinin iki katına çıkması bekleniyor.

Sadece ABD’de, veri merkezlerinin elektrik tüketimi 2030’a kadar yıllık ortalama yüzde 25 artarak, ülke elektrik talebinin yüzde 14’üne ulaşabileceği öngörülüyor.

Fosil yakıtların hâkimiyeti devam ediyor. Küresel enerji piyasasındaki artan talep, tedarik zinciri sorunları ve ekonomik belirsizlikler, Paris İklim Anlaşması hedeflerinden uzaklaşılmasına sebep oluyor. 2050 yılına kadar küresel enerji sisteminin tamamen karbonsuzlaşması pek mümkün görünmüyor.

2050 yılı itibarıyla enerji tüketiminin yüzde 41 ila 55’inin fosil yakıtlardan sağlanması bekleniyor. Doğal gaz, emisyon oranı yüksek yakıtların yerini alarak büyümeye devam ederken, kömür kullanımı özellikle Çin, Hindistan ve Endonezya’da yüksek seviyelerde kalacaktır. Küresel petrol talebinin ise 2030 yılına kadar günde 103-109 milyon varil aralığında zirve yapacağı, sonrasında ise yatay bir seyir izleyeceği öngörülüyor.

Düşük karbon teknolojilerinin yayılımında beklenen hedeflere ulaşılamadığı da raporda vurgulanıyor. 2030 hedeflerine yönelik yatırım planlarının sadece Çin’in elektrikli araçlar alanında ve ABD ile AB’nin nükleer enerji sektöründe ilerleme kaydettiği görülüyor. Güneş enerjisi alanında hedefe ulaşma potansiyeli bulunurken, rüzgar projelerinde maliyet artışları nedeniyle birçok yatırım iptal edildi.

McKinsey’nin raporunda, enerji dönüşümünün sadece karbondioksit azaltımı değil, aynı zamanda enerji güvenliği ve ekonomik sürdürülebilirlik perspektifinden ilerlemesi gerektiği ifade ediliyor.

Rapor, “Uygun fiyatlı, güvenilir ve düşük karbonlu enerji çözümleri bir arada sunulmadıkça küresel enerji dönüşümü mümkün olmayacak.” değerlendirmesine yer veriyor.

Geçen yıl, küresel birincil enerji talebi yaklaşık olarak yüzde 2 oranında bir artış gösterdi ve bu artışın yaklaşık yüzde 65’i Asya-Pasifik bölgesinden kaynaklandı. Energy Institute verilerine göre, fosil yakıtların enerji karışımındaki payı hâlâ yüksek.

Öte yandan, Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre geçen yıl petrolün küresel enerji talebindeki payı ilk kez yüzde 30’un altına düştü. Kömür talebi ise yüzde 1 artış gösterdi. Bu veriler, geçiş sürecinde bir ilerleme olduğunu ancak fosil kaynaklara bağımlılığın hâlâ önemli bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.

YORUMLAR YAZ