Tufan Erhürman, Ersin Tatar karşısında %62,76’ya karşı %35,76 oranla kazandı. KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Hoca, önceki döneme göre (özellikle görece milliyetçi/“iki devletli çözüm” yaklaşımıyla öne çıkan Ersin Tatar yönetimi) farklı bir çizgi vaat ediyor. Birleşme (federasyon) temelli süreçleri yeniden gündeme alma yönünde işaretler var. Seçim sonucunun Türkiye–KKTC ilişkilerinde doğrudan bir kopma yaratacağına dair çoğu analiz “hayır” diyor. Zaten bunu açıklamalarında Erhürman aktarmıştır. Erhürman’ın dış politikada Türkiye ile koordinasyon içinde olacağını söylediği belirtiliyor.
Müzakereler açısından: Eğer Rum kesimi ve uluslararası aktörler de istekliyse, federasyon temelli müzakere süreci yeniden başlatılabilir. İç politikada bazı reform adımları ve kamuoyunun beklentisi yüksek; yönetimin bu beklentilere yanıt verip veremeyeceği ilk test olacak. Federasyon müzakereleri yıllardır tıkanmış durumda; sadece yeni bir başkanın gelmesi otomatik olarak çözüm anlamına gelmiyor. Güçlü dış baskılar, garantörler (özellikle Türkiye), garantiler, mülkiyet/yerleşim/asker konularında ciddi sorunlar var. Erhürman geçmişteki açıklamalarında her zaman “Türkiye bizim en önemli müttefikimizdir, garantör ülkemizdir.” demiştir.
Ama aynı zamanda “Kıbrıs Türk halkının kendi iradesiyle karar verme hakkı vardır.” vurgusunu da sıkça yapmıştır. Bu, onun Türkiye’ye düşman değil; daha bağımsız, eşit ilişkiler isteyen bir yaklaşım içinde olacağını gösteriyor. Yani ilişkilerde “kopma” değil, “denge ve saygı temelli yeniden tanımlama” dönemi bekleniyor.
Önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye ile tamamen aynı çizgideydi: “İki egemen devlet” modeli.
Erhürman ise daha çok federasyon (yani iki toplumlu, iki bölgeli, eşit ortaklı birleşik Kıbrıs) yaklaşımını savunuyor.
Bazı konular potansiyel sürtüşme noktası olabilir:
• Maraş (Kapalı Maraş) politikası: Türkiye mevcut açılımı sürdürmek istiyor, Erhürman daha uluslararası hukuk temelli yaklaşabilir.
• Enerji ve deniz yetki alanları (Doğu Akdeniz): Türkiye’nin aktif sondaj ve Mavi Vatan politikalarıyla Erhürman’ın “BM ve AB dengeli diplomasi” yaklaşımı arasında fark olabilir.
• Basın ve yargı bağımsızlığı gibi iç meselelerde Erhürman’ın reform eğilimi Türkiye’deki bazı çevrelerce “fazla bağımsız” olarak yorumlanabilir.
Yine de şu alanlarda uzlaşma ve işbirliği güçlü kalacaktır:
• Güvenlik (Türk askeri varlığı ve garantörlük)
• Ticaret, turizm, enerji, öğrenci hareketliliği
• Doğu Akdeniz’de Türk dünyasının dayanışması
• KKTC’nin tanınırlığını artırma çabaları (Erhürman bunu “federasyonla bağdaşan diplomatik açılım” şeklinde yapabilir)
Bu, uzun vadede Türkiye–KKTC ilişkilerini daha kurumsal ve dengeli hale getirebilir.
KKTC’de okuduğum dönemlerde Tufan Hoca’yı iyi tanır, bilirim. Kendisi bizim de hukuk derslerimize Yakın Doğu Üniversitesi’nde girerdi. Hatta derslerimde bu konularda konuştuğumuzda yukarıda yazdıklarımızla ilişkili fikirleri bugün değil, dün de vardı. O yüzden kendisinin hukukçu kimliğinden dolayı eşitlikçilik konusu Kıbrıs sorununda gündeme gelecektir. Uluslararası tanınma ve sorunları çözme konularında girişimleri olabilir.
Tufan Hoca her ne kadar Kıbrıs’ta sorunu çözmek için elini taşın altına sokmak isteyecekse de bu durum kolay değil. Biraz hatırlamakta fayda vardır; Annan Planı’nda KKTC’nin “evet”, Rumların “hayır” dediği bir referandum olmuştu. Adada çözüm gelmemişti. Sorun aslında siyasi olarak görülse de tabanda çözüme odaklı bir anlayış oluşması şarttır (çözüm eğer birleşmekse).




































































































