“Güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.” – Robert Bosch
90’lı yıllarda milenyuma geçişin ilk yılları… Teknoloji, her eve adım atıyor. Kadınlar bulaşıkları makinelere bırakıyor, dar gelirli aileler dahi teknolojik cihazlara ulaşabiliyor. Bu yenilik rüzgarı, yatırımcıları da yeni alanlara yönlendiriyor. Geleceğin sektörlerini inceleyen idealist bir borsacı olarak, o günlerde Bosch şirketine gözümü dikmiştim.
Bosch, beyaz eşya üretiminde liderdi; düzenli temettü veriyor, faaliyet alanında rakipsiz bir konumda bulunuyordu. O dönem hisseleri “bshev” koduyla işlem görüyordu. Şirketin teknolojik üstünlüğü, geniş ürün gamı ve sağlam bilançosu beni etkilemişti. Ufak ufak alımlarla başladım. Arkadaşlarım da katıldı. Ancak hisse oldukça sığdı ve hareketler sınırlıydı.
İDEALİST BİR MÜCADELE BAŞLIYOR
Hisseyi aldıktan sonra ilk genel kurul toplantısını beklemeye başladık. O günlerde Keyness, Benjamin Graham ve Warren Buffett’ın şirket değerleme yöntemlerini çalışıyorduk. Günlerimizi, şirketin tasfiye ve hurda değerlerini hesaplamaya harcıyorduk. Hisse o günlerde 25 TL’den işlem görüyordu ama bizim hesaplamalarımıza göre değeri 180 TL’ydi. Hissede 1’e 7 potansiyel vardı. Ancak piyasa bu değeri bir türlü fiyatlamıyordu.
O günlerde, forumlarda yaptığımız tartışmalar aracılığıyla Uğur adında bir yatırımcıyla tanıştım. Temel analizde bir deryaydı. Tanışıklığımızı ortak bir mücadeleye çevirdik. Şirketin gelişmelerini ve hisse fiyatlamalarını gün gün değerlendiriyorduk. Hesaplarımız ışığında 68 TL gibi fiyatlardan aile içi hisse satışları yapıldığını öğrenince hisse üzerinde büyük bir potansiyel olduğuna ikna olduk. Ancak piyasa bir türlü beklediğimiz tepkiyi vermedi. Hisse, 25-30 TL bandında sıkıştı.
YILLARCA SÜREN SABIR TESTİ
Hissede hareketlenmeler beklerken tahta üzerinde yüklü satışlar gelmeye başladı. 25 TL’nin altına düşen hisse, bir yıl boyunca hiçbir hayat belirtisi göstermedi. Bu süreçte Uğur’la birlikte Almanya’daki Bosch merkezine uzun yazışmalar yaptık. Şirketin işlem görmesi gereken fiyatı, yaşananları ve mağduriyetimizi anlattık. Ancak Almanya’dan gelen cevaplar bizi tatmin etmiyordu. Bosch’un ürünleri büyürken, hisse adeta bitkisel hayatta kalmıştı.
Uğur bu süreçte çok yoruldu. “Hisse değerlenecek ama neden faydalanamıyoruz?” diye sitem ediyordu. Yıllarca beklediği hissede, her yükseliş denemesi satışla karşılanınca psikolojik bir yıkıma uğradı. Nihayet hisselerini 28.50 TL’den sattı. Ancak bu hamlesi, mücadelemizde bir kırılma noktası oldu. Uğur’la o günden sonra bir daha iletişim kuramadık.
BEKLENEN PATLAMA
Uğur’un hisselerini satmasının ardından hisse beklenmedik bir şekilde yükselişe geçti. 40 TL, ardından 50, 60, 70 derken, hisse iki hafta içinde 100 TL’yi aştı. Tahta, inanılmaz bir hızla 150 TL’ye ulaştı. Sonunda Bosch, hisseyi kottan çekme kararı aldı ve yatırımcılarına 161 TL’den çıkış yaptı. Yıllarca beklediğimiz değer sonunda gerçekleşmişti. Ancak Uğur gibi mücadele arkadaşlarım bu hikâyeden nasibini alamamıştı.
BİR HAYAT FELSEFESİ: SABIR VE GÜVEN
Bu hikâye bana sadece maddi kazanç değil, aynı zamanda bir hayat dersi kazandırdı. Robert Bosch’un şu sözü benim için yol gösterici oldu:
“Güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.”
Borsa asla sadece borsa değildir. Sabır, bilgi, birikim, mücadele ve tecrübe gerektirir. Bu serüven, bana sabrın ve sebatın önemini gösterdi. Şimdi geçmişe baktığımda, bu hikâye benim borsa tarihime altın harflerle kazındı.
Kaynak: Erhan Tanta
Yorumlar kapalı.