• ALTIN (TL/GR)
    4.284,17
    % 0,04
  • AMERIKAN DOLARI
    39,4071
    % 0,08
  • € EURO
    45,7426
    % 0,22
  • £ POUND
    53,7311
    % 0,17
  • ¥ YUAN
    5,4849
    % 0,02
  • РУБ RUBLE
    0,5013
    % 0,08
  • BITCOIN/$
    109.731
    % 3,56
  • BIST 100
    9.350,01
    % 0,41

Avrupa yeni bir krizle yüz yüze!

Avrupa yeni bir krizle yüz yüze!

İran ile İsrail arasında patlak veren askeri çatışmalar, Avrupa’nın enerji güvenliği üzerinde büyük bir risk oluşturmaya devam ediyor. Özellikle İsrail’in, dünya genelindeki en büyük doğal gaz sahalarından birine yönelik artan saldırıları, Avrupa’da ciddi bir enerji krizine yol açabilir.

Enerji Üretimi Üzerindeki Etkiler

14 Haziran’da gerçekleşen saldırı sonucunda İran’ın Güney Pars bölgesindeki dört üretim biriminden biri devre dışı kaldı. Bu olay, İran’ın günlük doğal gaz üretimini 12 milyon metreküp kadar düşürdü ve bu da toplam üretimin yaklaşık %4,4’üne denk geliyor. İç piyasada metreküp başına ortalama 0,07 dolarlık fiyatla hesaplandığında, İran hükümeti her gün yaklaşık 840 bin dolarlık bir kayıpla karşı karşıya kalıyor. Güney Pars bölgesi, İran ekonomisinin temel taşlarından biri olarak önemini koruyor.

Piyasalarda Dalgalanma

İran, ürettiği doğal gazın büyük bölümünü iç tüketimde kullanmakta ve ihracat oranı ise yalnızca %10 civarında kalmaktadır. Bu ihracat genellikle Irak ve Türkiye gibi ülkelere uzun vadeli anlaşmalarla gerçekleşiyor. Avrupa’ya olan doğrudan doğal gaz satışı ise, hem siyasi engeller hem de altyapı eksiklikleri nedeniyle oldukça sınırlı kalıyor.

İsrail’in gerçekleştirdiği bu stratejik saldırılar, küresel enerji piyasalarında da dalgalanmalara yol açtı. Ham petrol fiyatları, sadece birkaç saat içerisinde %14 oranında artarak varil başına 73 dolara yükseldi. Bu artış, potansiyel yeni saldırıların üretim altyapısına daha fazla zarar vereceği endişesinden kaynaklanıyor. Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) piyasasında ise risk primleri hızla fiyatlara yansımaya başladı.

Tarih Tekrar Edebilir

Özellikle enerji konusunda yetersiz olan ve dışa bağımlı olan bölgeler, bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Avrupa, 1970’lerde OPEC’in Batı’nın İsrail desteğine karşı petrol üretimini kısıtladığı Yom Kippur krizine benzer bir süreçle karşı karşıya kalabilir. O dönemde, petrol fiyatları bir yıl içinde varil başına 3 dolardan 12 dolara fırlamış ve birçok Batı ülkesi ekonomik durgunluk yaşamıştır.

Yıllar içerisinde “enerji bağımsızlığı” vurgularına rağmen, Avrupa’nın enerji kaynakları söz konusu olduğunda hâlâ kırılgan bir durumda olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği’nin enerji ihtiyacının %58’i ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Almanya, enerjisinin %66’sını, İtalya %75’ini ve İspanya ise %68’ini dışardan temin etmektedir. Sadece Estonya (%3) ve İsveç (%26) gibi birkaç ülke, nispeten daha bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

Euro’nun Geleceği Tehlikede

Bu durum, euro’nun finansal konumunu da tehdit altına sokmaktadır. Enerji fiyatlarının artması, sermayenin güvenli liman olarak ABD dolarına yönelmesine neden olacaktır. ABD, enerji açısından büyük ölçüde kendi kendine yeterli bir ekonomi olduğundan daha az etkilenecek; ancak euro bölgesi, yükselen ithalat maliyetleri ve sermaye çıkışıyla karşı karşıya kalabilir.

AB’nin Sınırlı Tepkisi

Avrupa Birliği ise bu kritik gelişmelere karşı etkisiz bir durumda kalmış gözüküyor. İsrail-İran çatışması, tıpkı Ukrayna’daki savaş gibi, Brüksel’in küresel çatışmalar karşısındaki dışlanmışlığını bir kez daha ortaya koyuyor. AB’nin enerji alanındaki dışa bağımlılığı, Rusya’ya karşı alınan yaptırımlar ve Almanya’nın nükleer enerji politikalarıyla daha da derinleşmiş durumda.

Uzmanlar, Avrupa’nın bu karmaşadan kurtulabilmesi için jeopolitik gerçekliklere uygun, daha esnek ve diplomatik bir enerji stratejisi geliştirmesinin zorunlu olduğunu belirtmektedir. Aksi halde, Avrupa kıtası yeni bir enerji krizinin pençesine düşebilir.

YORUMLAR YAZ