• ALTIN (TL/GR)
    4.199,48
    % -1,30
  • AMERIKAN DOLARI
    39,9584
    % 0,32
  • € EURO
    47,0584
    % 0,42
  • £ POUND
    54,8401
    % -0,17
  • ¥ YUAN
    5,5614
    % 0,22
  • РУБ RUBLE
    0,5086
    % 0,62
  • BITCOIN/$
    110.070
    % 0,22
  • BIST 100
    9.404,89
    % 1,12

Geçen Hafta Ölen Olofsson’dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul’a Bir Yolculuk

Geçen Hafta Ölen Olofsson’dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul’a Bir Yolculuk

24 Haziran 2024 tarihinde Daniel Demuynck ismindeki İsveç vatandaşının hayata gözlerini yumması hayatın akışı içerisindeki normal bir vaka gibi görünürken, tarihte biraz geriye gidildiğinde akademik çalışamlara bile ilham kaynağı olan bir olay hafızalarda canlandı.

image 40
Geçen Hafta Ölen Olofsson'dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul'a Bir Yolculuk 6

Gerçek ismi Clark Odeth Olofsson olan merhum, 1973 yılında vuku bulan ve tarihe “Stockholm Sendromu” olarak bilinen terimin doğmasını sağlayan Norrmalmstorg Soygunu ile tarih sahnesine çıktı.

23 Ağustos 1973 günü, İsveç’in başkenti Stockholm‘de gerçekleşen bir banka soygunu, İsveç televizyonlarının canlı yayınladığı ilk suç vakası olarak tarihte yerini alsa da, literatüre bırakığı iz bundan daha farklı bir konu ile oldu.

Hapisten yeni çıkmış olan Jan-Erik Olsson , o gün İsveç’in en büyük bankalarından Kreditbanken‘in başkent Stockholm’ün Norrmalmstorg Meydanı‘ndaki şubesine soygun teşebbüsünde bulunur ve sonuç olarak dört kişiyi rehin alır. Olsson rehinelere karşılık olarak; yüklü miktarda nakit para, hızlı bir otomobil, çelik yelek ve kaskların yanı sıra, hali hazırda hapishanede bulunan arkadaşı Clark Olofsson‘un serbest bırakılarak bankaya getirilmesi de vardır.

image 41
Geçen Hafta Ölen Olofsson'dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul'a Bir Yolculuk 7

Hükümet, son isteği Olofsson’a sunduğu bir işbirliği teklifiyle kabul ederek, onu da bankaya getirir fakat krizin çözülmesi altı gün sürer. Buraya kadar herşey filmlere konu olacak bir banka soygunu gibi görünürken, bu olayı sıradan bir rehine krizinden; kriminoloji ve psikoloji literatürlerine girecek kadar önemli kılan ise sonradan Stockholm Sendromu olarak tanımlanacak rehinelerdeki beklenmeyen tavır ve davranıi değişikliğidir.

Altı gün süren polis kuşatmasından sonra, kurbanların bu iki hükümlüyle bir tür pozitif ilişki kurdukları anlaşılmıştır. Stockholm Sendromu terimi de işte bu durumu açıklamak için İsveçli kriminoloji uzmanı ve psikiyatrist Nils Bejerot tarafından ortaya atıldı.

Peki, Stockholm’un Norrmalmstorg Meydanı’ndaki bankada neler oldu?

Rehinelerden birisi olan Kristin Enmark, ikiliyle birlikte bir araca binip gitmelerine izin verilmesi için dönemin Başbakanı Olof Palme’ye yalvardı ve “Clark ve soyguncuya tam anlamıyla güveniyorum…Bize hiçbir şey yapmadılar. Hatta tam tersine çok iyilerdi. İster inanın, ister inanmayın burada gerçekten iyi vakit geçirdik” dedi.

Kristin Enmark sonraki telefon görüşmelerinde de polisin ikiliye zarar vermesinden korktuğunu söyledi ve yaptıklarını savundu.

Soygunun altıncı gününde kolluk gücü tarafından gaz kullanılarak yapılan müdahalede, rehineler kurtarılmış, saldırgan etkisiz hale getirilmiş, geçen hafta hayata gözlerini yuman Olofsson’da teslim olmuştur.

image 42
Geçen Hafta Ölen Olofsson'dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul'a Bir Yolculuk 8


Gelelim hikayenin borsa ile ilgili bölümüne;

Stockholm sendromunun merkezinde hayatta kalma içgüdüsü vardır. Mağdurlar zorunlu bağımlılık içinde yaşarlar ve korkunç koşullar altında nadir veya küçük nezaket eylemlerini iyi muamele olarak yorumlarlar. Genellikle esir alanlarının ihtiyaçlarına ve taleplerine karşı aşırı tetikte olurlar ve esir alanların mutluluğu ile kendi mutlulukları arasında psikolojik bağlantılar kurarlar.

İşte bilinçsiz olarak borsada kumar oynayan, başkasının güdümünde iradesini teslim eden borsa yatırımcısında da Sockholm Sendromu oluşmaktadır.

İradesini ve doğal olarak parasını de önceleri kendi isteği ile birisinin kotrolüne teslim edenler sonradan, kendi istekleri ile firar etmedikleri sürece o kişilerin esiri olarak rehine hayatına devam ederler. Daha da kötüsü sonradan bu zorunlu bağımlılık halini alarak istemsizce, güdülerin yönlendirmesi ile stokholm sendromuna evrilir.

image 43
Geçen Hafta Ölen Olofsson'dan, Stockholm Sendromuna, Oradan da Borsa İstanbul'a Bir Yolculuk 9

Norrmalmstorg soygunundaki rehinelerden Kristin Enmark 2009’da İsveç Radyosu’na yaptığı açıklamada içinde olduğu durumu “Tüm değerlerinizin, tüm etik anlayışınızın değiştiği bir durum” olarak adlandırsa da uzmanların açıkladığı üzere;

Dış dünyayla tüm bağlantısı kopan kurban, hayatının kendini esir alan kişinin elinde olduğunu düşünerek önce bağımlılık geliştirir. Sonra o kişinin yaptığı küçük iyilikler bile onun gözünde büyür. Daha sonra saldırgan kişi ile arasındaki ilişkiyi kaybetmek istemediğinden ona karşı olumlu duygular beslemeye başlar. Aslında kurbanın saldırgan ile kurduğu bu ilişki isteyerek değil, uygulanan şiddetin bir sonucudur.

Yani borsadaki stockolm sendromu; iradesini başkasına emanet veren, parasının ve hayallerinin kontrolünü başkasının eline teslim edenlerin, banka soygunundaki Kristin gibi yaşamının banka soyguncularının kaderi ile bağlantılı olduğunu düşünmesi gibidir.

O yüzden de özellikle sosyal medyada; bu iradesini başkasına emanet vermiş olanlar, Kristin’in dönemin Başbakanına banka soyguncularını savunması gibi, emanetçilerini savunurlar.

Bu noktada Özdemir Asaf’ın o güzel dizeleri geldi aklıma;

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Bu güzel pazar gününde bize düşen; aklını ve iradesini emanet verenlerin yaşadığı stockholm sendromundan bir an önce kurtulmaları, rehin alınmamış olanların da özgürlüğünün değerini anlayabilmeleri için borsa yatırımcısının dikkatini çekebilmek.

Kalın sağlıcakla…

YORUMLAR YAZ