• ALTIN (TL/GR)
    4.371,85
    % 0,50
  • AMERIKAN DOLARI
    40,4003
    % 0,02
  • € EURO
    47,0725
    % 0,06
  • £ POUND
    54,3730
    % 0,31
  • ¥ YUAN
    5,6312
    % 0,09
  • РУБ RUBLE
    0,5170
    % 0,50
  • BITCOIN/$
    120.571
    % 1,11
  • BIST 100
    10.521,19
    % 1,50

Yılın Yükselenleri: Tera’nın Elinin Değdiği Hisseler Zirvede

Yılın Yükselenleri: Tera’nın Elinin Değdiği Hisseler Zirvede

2025 yılının ilk yarısı itibarıyla Borsa İstanbul’da dikkat çekici fiyat hareketleri yaşanmıştır. Bu dönemde BIST 100 endeksi genelinde anlamlı bir yükselişten söz etmek mümkün değildir. Endeks, yüksek faiz ve sınırlı sermaye akışı nedeniyle yerinde sayarken, belirli hisselerde gözlenen yüksek oranlı fiyat artışları, piyasa davranışlarının yeniden değerlendirilmesini gerektirecek ölçüde öne çıkmıştır.

Bu bağlamda dikkat çeken unsurlardan biri de, Tera Yatırım Menkul Değerler A.Ş. tarafından yılın ilk yarısında yüksek tutarda net alım yapılan bazı hisselerin, aynı dönemde gösterdiği olağanüstü getiri performansıdır.

Tera Yatırım’ın Net Alım Yaptığı ve 2025 Yılında Yükselen Hisseler:

HisseTera Net Alımı (TL)2025 Yılbaşından Bu Yana Getiri (%)
PEHOL20,5 Milyar TL%295
VSNMD11,4 Milyar TL%1543
TERA7,9 Milyar TL%1149
SMRVA4,3 Milyar TL%545
KUYAS2,7 Milyar TL%202
ADESE1,0 Milyar TL%473
GRTHO909 Milyon TL%141
DSTKF918 Milyon TL%780
DAGHL107 Milyon TL%1069

Piyasa Değerinde Dönüşüm

2025 yılı itibarıyla bazı hisselerde gözlemlenen fiyat artışları, yalnızca yatırımcısına yüksek getiri sağlamakla kalmamış; aynı zamanda bu şirketleri piyasa değeri sıralamasında endeksin yerleşik aktörlerinin önüne taşımıştır.

Özellikle DSTKF, ulaştığı piyasa değeriyle birlikte Borsa İstanbul’un büyük ölçekli, kurumsallaşmış ve uzun yıllardır endeks taşıyıcısı olan şirketlerini — Pegasus, Şişecam, Oyak Çimento, TAVHL, İskenderun Demir, TOFAŞ, Koza Altın, Anadolu Efes, Enerjisa ve Arçelik gibi — geride bırakmıştır.

Benzer şekilde, diğer bazı hisseler de ulaştıkları piyasa değeri ile Petkim, Aksa, Otokar, Türk Traktör, DOHOL ve Alarko gibi Türkiye sanayisinin köklü temsilcilerinden daha yukarıda konumlanmaktadır.

Ancak bu tablo, doğrudan şirketlerin üretim kapasitesi, kârlılığı veya küresel rekabet gücündeki bir dönüşümle açıklanabilecek bir yapıda değildir. Zira birçok durumda, bilanço kalemleri bu değerlemeleri destekleyecek seviyede değildir. Fiyat artışları, çoğu zaman işlem bazlı hareketlere ve sınırlı arz koşullarında oluşan ani talep dalgalarına dayanmaktadır.

Özellikle düşük halka açıklık oranına sahip hisselerde, büyük tutarlı kurumsal alımların doğrudan fiyat oluşumuna etkide bulunduğu görülmektedir. Piyasa derinliği sınırlı olan bu tür hisselerde yapılan yoğun alımlar, kısa sürede yüksek fiyatlamaya neden olurken, şirketin gerçek ekonomik değerini değil; geçici arz-talep dengesizliğini fiyatlamaktadır.

Yüksek işlem hacmi yaratan kurumsal yatırımcının pozisyon büyüklüğü, aynı zamanda ikinci kademe yatırımcı davranışını da belirleyen bir etkiye dönüşmektedir. Fiyatın yukarı yönlü hareketi, bu hisselere yönelik bireysel yatırımcı ilgisini artırmakta; bu da fiyatlama sürecini kendini tekrar eden bir zincire dönüştürmektedir. Böylece, fiyat yalnızca şirketin gelecekteki nakit akışlarını değil; aynı zamanda yatırımcı ilgisinin bizzat kendisini fiyatlamaktadır.

Bu nedenle piyasa değeri sıralamasında yaşanan bu dönüşüm, klasik anlamda şirketlerin değerinin artmasından ziyade, fiyatın yapay olarak yukarı yönlü şekillendiği bir konjonktürü yansıtmaktadır. Bu durum, hem uzun vadeli yatırım perspektifini çarpıtmakta hem de yatırımcılar açısından sürdürülebilirlik ve rasyonalite temelli karar alma süreçlerini zorlaştırmaktadır.

Likidite Riski ve Fiyat Adaleti

Özellikle düşük halka açıklık oranına sahip ve işlem hacmi sınırlı hisselerde, büyük tutarlı alımlar sonucu oluşan fiyat artışları, gerçek piyasa değerini yansıtmaktan uzak fiyat seviyeleri doğurabilir.

Bu durum, piyasada “fiyat adaleti” ilkesini zedeleyebilir. Çünkü fiyat, yalnızca anlık talebe değil; dağıtılmış bilgiye, makul likiditeye ve serbest arz-talep dengesine dayanmalıdır.

Zaman zaman uygulamaya alınan VBTS (Volatilite Bazlı Tedbir Sistemi), açığa satış kısıtlamaları, brüt takas ya da tek fiyat seansı gibi önlemler, olağandışı fiyat hareketlerine karşı geçici koruma sağlayabilmektedir. Ancak bu tedbirlerin süreli ve reaktif doğası, sistematik fiyat şişkinliğini önlemede yetersiz kalabilir.

Sonuç ve Değerlendirme

2025 yılının ilk yarısında yaşanan fiyat hareketlerinin bazıları, klasik yatırım perspektiflerini sorgulamaya zorlamaktadır. Likidite koşullarının kısıtlı, fon akışlarının sınırlı olduğu bir dönemde; endeksin yerinde saydığı bir ortamda, bazı small-cap hisselerde %500’ü, %1000’i aşan fiyatlamaların oluşması, sadece şirket performanslarıyla açıklanamayacak piyasa davranışlarına işaret etmektedir.

Bu noktada temel gözlem şudur:

Piyasada bu denli güçlü sermaye hareketi mevcutsa, bu güç neden endeksin taşıyıcısı olan BIST 30 şirketlerine yön verilerek değerlendirilmemektedir? Sermayenin tercihi, neden düşük likiditeli, düşük halka açıklıklı hisseler üzerinde yoğunlaşmaktadır?

Bu eğilimler, yalnızca getiri odaklı bir stratejiyi değil; aynı zamanda fiyat oluşumuna etki etme potansiyeli yüksek alanlara yönelmiş bir piyasa davranışını ortaya koymaktadır.

Yatırımcıların bu süreçte yalnızca getiriyi değil, getirinin kaynağını, sürdürülebilirliğini ve fiyatın nasıl oluştuğunu sorgulaması önemlidir. Çünkü piyasada yükselen her fiyat değerli değildir; ancak değeri yanlış okunan her fiyat, yatırımcının maliyeti hâline gelir.

YORUMLAR YAZ