• ALTIN (TL/GR)
    4.457,49
    % -0,01
  • AMERIKAN DOLARI
    40,4559
    % 0,10
  • € EURO
    47,4731
    % -0,16
  • £ POUND
    54,8382
    % 0,16
  • ¥ YUAN
    5,6503
    % 0,23
  • РУБ RUBLE
    0,5177
    % 0,38
  • BITCOIN/$
    119.481
    % -0,95
  • BIST 100
    10.600,07
    % -0,15

İçeriden Bilgiyle Zenginleşmek: Piyasanın Görünmeyen Suistimali

İçeriden Bilgiyle Zenginleşmek: Piyasanın Görünmeyen Suistimali

Sermaye piyasalarının adil, şeffaf ve güvenilir işleyişi; kamuya açık bilgiye eşit erişim ilkesine dayanır. Yatırım kararlarının, tüm yatırımcılar için eş zamanlı ve tarafsız bilgi akışı üzerinden verilmesi esastır. Bu ilkenin ihlali, yalnızca hukuki değil, sistemsel bir çürüme anlamına gelir. İşte bu nedenle, literatürde insider trading olarak da bilinen içeriden bilgiye dayalı işlemler, sermaye piyasaları açısından en tehlikeli ve yıkıcı suistimal türlerinden biridir.

İçeriden bilgi suistimali; henüz kamuya açıklanmamış, finansal sonuç, birleşme, satın alma, ortaklık, temettü kararı gibi fiyatı etkileyebilecek nitelikteki bilgilerin, bu bilgiye erişimi olan kişilerce şahsi menfaat amacıyla kullanılmasıdır. Hukuken açıkça yasaktır. Ancak uygulamada, tespiti son derece zordur.

Bu suistimalin en dikkat çekici örneklerinden biri, 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşandı. Ünlü iş insanı Martha Stewart, bir ilaç şirketine dair olumsuz bir FDA kararı kamuya açıklanmadan önce, elindeki hisseleri sattı. Bilgi, ona doğrudan değil, şirket CEO’sunun komisyoncusundan gelmişti. Stewart yargılandı, ceza aldı, ancak olayın etkisi yalnızca şahsî değil; sistemik oldu. Aynı dönemde hedge fon yöneticisi Raj Rajaratnam ve onun yönettiği Galleon Group, kamuya açıklanmamış bilgilerle yüz milyonlarca dolarlık işlem yaptı. Telefon kayıtları, e-posta dökümleri ve iş dünyasındaki temas ağı sayesinde yürütülen büyük bir insiderşebekesi ortaya çıkarıldı. ABD tarihinin en büyük cezalarından biri verildi.

Daha yakın bir örnek ise SAC Capital Advisorsisimli fonun karıştığı içeriden bilgi davasıdır. 2013 yılında şirket, içeriden bilgiye dayalı işlemler nedeniyle 1,8 milyar dolarlık cezaya çarptırıldı. Bu, Amerika sermaye piyasaları tarihinde tek seferde verilen en büyük cezalardan biridir.

Tüm bu örnekler şunu gösteriyor: içeriden bilgi suistimali basit bir bireysel hata değildir; çoğu zaman sistematik, çok katmanlı ve kurumsallaşmış ağlar aracılığıyla yürütülür. Bilgi, şirket yöneticilerinden analistlere, avukatlardan danışmanlara, hatta medya temsilcilerine kadar birçok kanal üzerinden yayılır. İşlem, çoğu zaman bizzat bilgiye sahip kişi tarafından değil, yakın çevresindeki üçüncü şahıslar aracılığıyla gerçekleştirilir.

Yapılan işlemlerin tespiti teknik olarak mümkündür; ancak zamanlama, niyet ve bağlantıların ispatı açısından süreçler çoğu zaman sonuçsuz kalır. Bu durum, suistimallerin cezai değil, “yönetilebilir bir avantaj” olarak algılanmasına neden olur.

İçeriden bilgiye erişimi olan kişilerin bu bilgiyi kullanarak işlem yapması, yalnızca bir etik ihlal değildir. Bu davranış, sermaye piyasalarının eşitlik ilkesini temelden bozar. Yatırımcılar için en yıkıcı olan, zarar etmek değil; zarar ederken bir başkasının o zararın kaynağını önceden bilerek kâr etmesidir.

Bu tür işlemler yalnızca bireysel yatırımcıyı değil, kurumsal yapıları da sistemden uzaklaştırır. Piyasaya olan güven zedelenir, likidite düşer, uzun vadeli yatırımcılar risk primi yükselttiği için sermaye maliyeti artar. Sonuç, yalnızca adaletsizlik değil; piyasanın tüm aktörleri için verimsizliktir.

İçeriden bilgi suistimalinin denetimi, sadece hukukla değil, kültürle mümkündür. Ceza kadar caydırıcılık, düzenleme kadar şeffaflık, kural kadar etik gerekir. Piyasanın gerçek koruması, mevzuat değil; adil rekabetin yerleşik hale gelmesidir.

Türkiye’de ise içeriden bilgiye dayalı işlemler, hukuken yasak olmasına rağmen, uygulamada çoğu zaman fiyat hareketi önce gelir, açıklama sonra yapılır. Bu yapısal dengesizlik, özellikle küçük yatırımcı açısından piyasanın eşitlik ilkesine dair en büyük kırılmadır.

YORUMLAR YAZ