Fransa’da siyaset sahnesi yeniden hareketli günler yaşıyor. Başbakan Michel Barnier liderliğindeki azınlık hükümeti, Meclis’te yapılan güvensizlik oylamasında yeterli desteği alamadı ve düştü. Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisi’nin desteğini çekmesiyle başlayan süreç, Fransa’da altı ay içinde ikinci büyük siyasi krize yol açtı.
MECLİSTE TARİHİ OYLAMA
Michel Barnier hükümeti, 577 sandalyeli Ulusal Meclis’te yapılan gensoru oylamasında 331 vekilin aleyhte oy vermesiyle güvensizlik önergesine takıldı. Bu sonuç, Fransa’da 1962 yılından bu yana ilk kez bir hükümetin güvensizlik oylamasıyla düşürülmesi anlamına geliyor. Barnier hükümetinin çöküşü, ülkede siyasi istikrarsızlığın boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
KRİZİN ARKA PLANI: HAZİRAN SEÇİMLERİ
Fransa’daki siyasi krizlerin tohumları, haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleriyle atıldı. Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi’nin yüzde 32 oy oranıyla birinci gelmesinin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Meclis’i feshederek erken seçim kararı aldı. Ancak seçimler, beklenen sonuçları getirmedi. İlk turda aşırı sağ yükselirken, ikinci turda sol ittifak Yeni Halk Cephesi birinci parti olarak çıktı fakat hiçbir parti hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadı.
FRANSA’YI NE BEKLİYOR?
Barnier hükümetinin düşmesiyle Fransa’da belirsizlik yeniden gündeme oturdu. Mecliste yeni bir hükümet kurma çabaları başlayacak, ancak koalisyon görüşmelerinin zorlu geçmesi bekleniyor. Marine Le Pen’in partisi, ülkedeki siyaseti şekillendiren en güçlü aktörlerden biri haline gelmiş durumda.
Fransa’daki bu siyasi kriz, sadece ülke içi dengeleri değil, Avrupa’nın geneli için de önemli sonuçlar doğurabilir. Fransa ve Almanya gibi Avrupa’nın lokomotif ülkelerindeki krizler, Avrupa Birliği’nin geleceği üzerinde de belirleyici rol oynayacak.
Yorumlar kapalı.